Mecaz şair lisanıdır derim hep. Turgut Uyar bu eserinde sanki yazdığı her kelimenin her cümlenin ardında saklanıyor açığa çıksın istemiyor ruhundan taşan duyguları.
Gizemli bir şehrin sokaklarını adımlar gibi, bazen mor çatılı evlerde bazen hiç bilinmeyenli denklemlerde ve alabildiğince "kan" kokusunda iklimlerde buluyorsunuz kendinizi...
Sonra bir tebessüm gibi düşüyor "Aşk" mısralara. Ah edemeyen özgür kelimelerin ve mavinin tonları arasında biraz da incinmiş bir aşıkla yürüyorsunuz meçhul bir zamanda.
Acı sağnak yağmurun pencerelere çarptığı gibi çarpıyor yüreğinize okudukça şiirleri. Sonra aniden durup "göğe bakalım" diyorsunuz hasret kalmış gibi uzaklardan. Kelimeler ve cümleler bambaşka bir tat bırakıyor dimağında insanın. Zamanın boyutu artıyor şairin akşamüstü yalnızlıklarında..
Neler geçmiyor ki aklımdan. Demli bir çay içimi huzuru içinde, yaz kapıda usul usul gelirken "haziran" serinliğinde ve karanlıklar içinde yakamoz ışıltısına dönüşürken uzaklarda kalmış evlerin ışıkları "Göğe Bakma Durağı" sessizce okunmuş olmanın utangaçlığını yaşıyor...
Sonsuzluğa adım atmak gibi...