Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Humeyra

Bu gitgide boşalan bir kalıp, bir güzelliğin gölgesi halini alan yürüyüş, yaşayış gibi olan bu yürüyüş, bir çıkıştan sonraki bir doluluk, bir tamlık, bir tepeden çevreye, geçmişe, güçlüğe bakış anı ile, bir dinlenme, ölümden, birazdan başlayacak inişten, ölüme doğru inişten önceki dinlenme anı ile, gücünün son damlasına dek kavranmasıyla anlam kazanmış bir denge anı ile taçlanan, doruklanan yürüyüş, günün birinde, gündelik yaşayışının içinde bir acı anı, bir iç burkuntusu, gününün etine saplanan bir diken olmağa başlamıştı.
Reklam
Andronikos, kendini büyütmek istediğini seziyor. İnsan yorulunca küçüklüğünü daha iyi, daha çok duyduğu için mi kendini büyütmeğe, büyüklük düşünceleriyle kendini bile aldatmağa kalkıyor?
Kendini, hiç bitmeyeceğini sandığı bir gösteriye gelmiş de, gösterinin bitmesi üzerine şaşkına dönen, panayır yerinden ayrılmağa bir türlü gönlü razı olmayan çocuklar gibi duyuyor ansızın. Bunu duyduğu için de utanç burguluyor içini. Çocuk olmadığını, olamayacağını düşünmeği gereksemesi bile ayıp. Hem yalnız şehirde değil, burada, bu anda bile ayıp.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Oysa şimdi, bunda da yanıldığını sanıyor, düşünüyor... Ölüme karşı çarpışmak gerek. Ölüm, ancak, gelip tepene dikildiği, seni, gözünün yaşına bakmadan yanına alıp götürdüğü anda, onu kabul etmelisin.
İnanmanın kolaylığı, korkunç ölçüdeki güç kolaylığı içinde kendini düşünmemiş gibi hiç... Yalnız, bir çeşit öfke biriktirmiş gibi yüreğinde... Patlak vermek için önemli bir anı bekleyen, öyle küçük küçük olaylarda kendini harcamağa yanaşmayan, ama olayın önemlisini bir türlü gelmiş sayamayan bir öfke.
Reklam
Yıllarca dilim alıştığı, aklım alıştığı için inandığımı sandığım şeylere, gerçekte inanmadığımı bugün anlıyor, bu inanç uğruna zindana atılmağı korkusuzca yüzleme gücünü kendimde bulamıyorsam, yeni bir şeye nasıl inanabilir, nasıl herkesle birlikte kendimi de bir kez daha aldatabilirim?
Tartışılacak şeylerin neler olduğu önceden belli zaten. Bunların tartışılması bile gerekli değil. Tartışılması, herhangi bir sonuca da ulaştırmıyor; yalnız, birkaç kişinin birkaç saat boyunca birtakım büyük adlar sayıp gölgelerine sığınarak, "bence" sözünü her cümlenin altında sezdirerek olmadık saçmaları kafalara kaka kaka yinelemesinden öteye geçmiyor. Geçmiyordu.
Onca yıl boyunca masumiyet ve mutlulukla geçen ha­yatımın ardından düştüğüm bu hali bir gün okuyan biri çıkarsa bir suçla başlayıp bir idam mahkumiyetiyle son­lanan bu lanetli yıla inanmak istemeyecek, bu hayat ona birbiriyle tamamen tutarsız iki evreden oluşmuş gibi gö­rünecektir. Ve yine de sefil yasalar ve sefil insanlar, ben kötü biri değildim!
Üstelik acı çekilmediğinden eminler mi? Bunu onlara kim söyledi? Kesik bir başın sepetten kanlar içinde çıkıp halka: Acı hissedilmiyor! dediğini duyan oldu mu?
Kendimden geçmiş ve afal­lamış olarak yürürken içimde bir devrim gerçekleşiyordu.
Reklam
Ya bağışlansaydım? Bağışlanmak mı? Kim tarafından? Hangi gerekçeyle ve nasıl? Beni bağışlamaları mümkün de­ğil. Her zamanki gibi: Örnek olsun! diyecekler.
Zaman yoktur, zaman yalnızca sonsuzcasına çok bilinmeyenli bir denklem olarak vardır.
Sayfa 127Kitabı okudu
Sonraları, karayolunu kullanarak memleketine seyahat ettiği zamanlarda, yolda küçük Anadolu şehirlerine, çorak topraklara, renksiz soluk binalara, ilkokullara ve okul bahçelerine, bahçelerdeki Atatürk büstlerine bakarken ona hep insanlar burada tam anlamıyla mutlu olamazlarmış, bir tek İstanbul’da yaşayanlar gerçekten mutlu olabilirmiş gibi geldi.
Sayfa 116Kitabı okudu
Evlilik kalınlaşması. Göstermelik sırıttıkları her fotoğrafta giderek daha mutsuz görünüyorlar, boyunları, kolları, göbekleri kalınlaştı, hadi onları geçelim esas ruhları kalınlaştı ki onun bir çaresi bulunamaz. Yüzleri de birbirine benzemeye başladı. Bundan sonrası da belli. Sabahtan akşama kadar bekâr arkadaşlarının –yani bizim– ne kadar da zavallı ve yalnız olduğumuza birbirilerini ikna etmeye uğraşacaklar, derin mutsuzluklarını bulaştırdıkları verimsiz çocuklar üretecekler. Kişi asla bir düzen kurmamalıdır. Ve bütün kurulu düzenleri de dibinden dinamitlemek gerekir.
Sayfa 117Kitabı okudu
“Romancıların ellerinden gibi’le-rini ve sanki’lerini alırsanız bir şey söyleyemez olurlar, gerçekten söyleyecek bir şeyi olan roman yazmaz, felsefe okumayı öneriyorum”
Sayfa 119Kitabı okudu
97 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.