Bu kitap bizden biri. Bu kitap o kadar bizden biri ki "Uyanın, ben geldim." diyor.
"Bu kitabın yapraklarını hançerinle yırt! Ve hançeri onun kalbinin üzerine bırak! Bundan sonra silahının siperi bir kitap olsun." demiş yazar ön sözde. Ben bu kitabı seve seve göğsüme siper yaparım çünkü mazim burada; sevincim de acım da bu kitabın içinde.
Kitabın yazılma amacı Türk'ün ruhuna bir renk vermek çünkü yazar o ruhun karardığı zamanlarda yazmış hikayeleri. Hem çevre betimlemeleri hem de ruh tasvirlerini çok iyi belirtmiş. Bazen bozkırda ata biniyorsunuz bazen tüm ümidinizle mehmetçiğin harpten dönmesini bekliyorsunuz bazen de vatanın sorunları sizi çıldırtıyor.
Bir şeylerin farkına varabilmek için hiç de geç bir vakit değil. Yazar tüm kalemiyle Türk iline, Türk zeybeğine, Türk oğluna, Türk kızına seslenmiş. Bu kitap insanı uyandırır, sadece ön sözü bile insanı uyandırır.
Mutlaka okuyun, okutturun.
Ötüken Neşriyat, 3. Baskı (1976)
#KitapŞuuru
-Bilmiyorsun, bilemezsin, beni ne kadar sevmezdi. Ve nasıl küçük, biçare görürdü. Adım evde, yapma çiçekti. Beni göğsümde, mantomda yapma bir çiçek olmadan sokağa çıkarmazdı. "Sen de taşı, derdi hep! Sen de taşı! Çünkü ben seni yanımda öyle taşıyorum!" Ve birisi çiçeğimi överse sevincinden bayılırdı. Ah o sinsi sinsi bakıp gülüşü...
Söylemeğe hacet yok ki Selma benim sadece sevgilim değildi. O biraz da mazim dediğim korkunç şeyden aldığım öçtü. Onun sayesinde arkamda bıraktığım günlere "Haydi siz de.." diyebiliyordum. “Hacalet... İşte önünde küçüldüğüm tek insan kollarımın arasında. Onun dışında ne vardı sanki?" Eski efendimin beni kıskanmasında hoşuma giden, saadetimi bir kat daha arttıran tuhaf bir bir nevi gıcıklayıcı bir zevk de vardı. Benim bu kadında şey kendimi müdafaa etmem lazımdı.
Ben artık tamamen bir rüyadayım.
Ben tamamen Handan’dayım ve onda yaşıyorum.
Canlarımızı, ruhlarımızı bir el birbirine karıştırmış, bağlamış.
Onun mazisi bir gün uyansa, benim mazim beni bir gün çağırsa birimizden birimizin mutlak o bağı, o mukaddes düğümü çekerken canı kopacak, öleceğiz.
📙
“Bilir misin? Sana bir gün ben:
— Adem’le Havva’nın aşkını en büyük bulurum, demiştim. Şimdi bugün biz onların cennetten çıkmadanki hayatlarını yaşıyoruz. O, yanındaki adam için vücut bulmuş, yaratılmış ve ondan başka, ona boyun eğme ve muhabbetten başka, ona sığınmaktan başka mevcudiyetinde bir şey olmayan Havva! Ben de onun sevdiği Adem! Henüz cennetin tanrılık vasfı arasında güzellikleri içinde beşeriyetlerinin aczi büyük aşklarında kaybolduğu zamandayız. Bu ne yüksek his, Server. Ben artık her şeyi inkâr ediyorum. Ben artık tamamen bir rüyadayım. Ben tamamen Handan’dayım ve onda yaşıyorum. Canlarımızı, ruhlarımızı bir el birbirine karıştırmış, bağlamış. Onun mazisi bir gün uyansa, benim mazim beni bir gün çağırsa birimizden birimizin mutlak o bağı, o mukaddes düğümü çekerken canı kopacak, öleceğiz.”