"Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,
-öyle gibi de görünüyor-
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni
ve de uyarına gelirse,
tepemde bir de çınar olursa
taş maş da istemez hani..."(s. 248)
Vasiyet etti Nâzım usta. Tek isteği vatan topraklarında ölmekti. Ama gel gör ki, vatan toprağında bile yatmasını çok gördüler. Çok sevdiği
-Spoiler içermez-
Cinler, periler, iksirler ve büyülerle dolu, hayal gücünüzün sınırlarını zorlayacak, okurken güldürecek ve şiirsel ezgilerle büyüleyecek bir yetişkin masalı okumak ister misiniz? Cevabınız evetse bu kitap tam size göre...
Tiyatro eserleri ve şiirleriyle ünlü, üstat Shakespeare'in tiyatro türündeki bu fantastik eseri, özünde bir
Yazarın okuduğum ilk kitabıydı. Kitabın dili oldukça yalın ve anlaşılırdı. Kitabın konusu ve ismine baktığımızda salt bir sistem, düzen eleştirisi yapacak diye düşünüyoruz. Gerçekten de öyle yapıyor. Eleştirileri genelde Almanya üzerine ve Alman anayasası, televizyonları, gazeteleri, eğitim sistemleri üzerine yapmış. Tabii bu demek değildir ki biz
''Yalnızlık Allah’a mahsustur diyerek her insanı evliliğe mecbur bırakmak, insanoğlunun geliştirdiği en büyük aldatmacalardan biridir. Nuh’un Gemisi’ne çiftler halinde bindik diye tüm yolculuğu çiftler halinde yapmak zorunda değiliz.''
Yalnızlık Allah’a mahsustur diyerek her insanı evliliğe mecbur bırakmak, insanoğlunun geliştirdiği en büyük aldatmacalardan biridir. Nuh’un Gemisi’ne çiftler halinde bindik diye, tüm yolculuğu çiftler halinde yapmak zorunda değiliz.
''İsterim ki bu kitabı okuyunca, şehvetli bir kabus görmüş gibi olun. ''
Zalımsın PESSOAAAA...Bir karabasan gibi çöktü üzerime cümleler. Hem bedenen, hem ruhen zor günlerden geçtiğim bir dönemde bu kitaba denk gelmem tam acıdan zevk alma durumu oldu. Kendi acımı unutup, Pessoa'nın içine düştüğü bu derin sancıyı tüm bedenimle hissettim. Yoğun,
Yaşadığımız dünya bir engellenmeler dünyasıdır. Toplulukla beraber olabilmek için ölene kadar arzu, istek ve fikirlerimizi kısıtlama/gizleme yoluyla yaşarız. Toplum, en küçük birim olan aileden başlayarak "yusyuvarlak bir boşluğa sığabilmek için köşelerimizi törpüleyebilmek" adına çeşitli yöntemler geliştirmiştir. Bütünden kopulmaması
Bilim kurgu klasiklerinden olmasına rağmen, bilimle pek alakası olmasa da kurgusu oldukça ilginç bir kitap. Üç arkadaşın keşifleri sırasında karşılarına çıkan “kadınlar ülkesi” başta baya hayal gücüne dayalı fikir gibi gelde de onaylar nitelikte bilgiler edinince işin peşini bırakmak istememesiyle başlıyor konu.Gram inançları olamamasına rağmen,
Türk Kurtuluş Savaşını anlayabilmek için bu savaşı doğuran nedenleri bilmek gerekir. Nedenler basittir ama bilmediğinizde basit diye bir neden olmaz.
Birinci Dünya Harbi kaybedildiğinde Osmanlı Devleti bir av devletine dönüştü, etrafı kurtlarla çevriliydi ve Avrupa ülkeleri zaten eridikçe eriyen, hatta; Birinci Dünya Harbi’nin çıkmasının ana
"Altı üstü bir taş işte, ne önemi var, demeyin." diyor yazar kitabında. Sokakta ayakkabımın burnuyla uzun zaman gittiğim yere gelmesi için mecbur ettiğim taşlardan haberdarmış gibi. Bir defa da market poşeti içinde Karadeniz kıyılarından bozkır topraklarına taşımıştım. Biz çatlak bozkır toprağının çocukları belki de bilmiyorduk bu işin
BİRİNCİ HİKMET:
Tesettür, kadınlar için fıtrîdir ve fıtratları iktiza ediyor. Çünki kadınlar hilkaten zaîf ve nazik olduklarından, kendilerini ve hayatından ziyade sevdiği yavrularını himaye edecek bir erkeğin himaye ve yardımına muhtaç bulunduğundan, kendini sevdirmek ve nefret ettirmemek ve istiskale maruz kalmamak için, fıtrî bir meyli var.
“Yabancı uyruklu olduğu değerlendirilen kişilerce provakatif amaçlı muz yeme eylemi içerikli video ve paylaşımın dolaşıma sokulduğu görülmüştür.” Dedi açıklamasında Göç İdaresi Genel Müdürlüğü. Muz yeme videosu paylaşan Suriyelilerin sınırdışı edileceğini söyleyerek incinen, kalbi kırılan milli kimliğimizin gönlünü aldı. Muz yiyen bir Suriyeli