Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
” Yine yüz kilometre bisiklet mi sürecen? “Mecburen.” “Ne var orada, kız mı?” “ Yok, kütüphaneden bazı kitapları değiştirmem lazım.
Mecburen işe gidiyorum tabii,kapitalizm de ayrılık izni diye bir izin yok.
Reklam
“Satın alacak gücü vermedikleri halde yüklenen bu ihtiyaçları temin etmek için gelecek satma, bir ömür satma…. Beni muhtaç kıldıklarından ve param da olmadığından buna karşılık olmak üzere mecburen geleceğimi satışa çıkarıyorum. İşte modern kölelik ve “ kölelerin özgürlüğü” dedikleri bu!”
Bir Gecelik Tutuklanma: 14 Mart 1973 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Atsız'ın tutuklandığına dair bir haber vardır: "Yazar Nihal Adsız, hakkında kesinleşmiş bulunan bir yıl iki ay hapis cezası için çıkarılan yakalama müzekkeresi uyarınca Emniyet Müdürlüğü İnfaz Bürosu tarafından dün tutuklanmıştır." (Akgöz 2016: 232'den). 12/13
" Geldik Adliyeye. Adliyede bekliyoruz. 5'i geçmiş olduğu için infaz savcısı Hulusi Bey yok. Nöbetçi savcıya gittik. Nöbetçi savcının yetkisi olmadığı için, dedik 'Hiç olmazsa bu akşam evimize gidelim, yarın gelelim, bu iş düzelir.' Haklı olarak 'Ben nöbetçi savcıyım, bu hususta bir yetki sahibi değilim. Onun için bu gece
André Gide
Herkes gibi davranan, kendisi gibi davranmayana ‘mecburen’ kızar.
Reklam
Senin canın sağ olsun Osman
Mecburen işe gidiyorum tabii, kapitalizmde ayrılık izni diye bir izin yok. Çalışmak, kafayı serin tutmamı sağlıyor hem, çok düşünmüyorum. Çalışmadığım günlerde ise bazen rastgele bir otobüse biniyor, son durağa kadar gidip oradan başka bir tanesine biniyor, akşam olana kadar bu şekilde şehri turluyorum. Aşk acısının içinden otobüslerle geçiyorum. Aktara aktara bir düzlüğe çıkacağımı umuyorum. Sen beni düşünme Osman, bir yolunu buluyorum.
Ördekler Okulu
Masal anlatmışlar ve süslü çok heyecanlanmış ve bir kardeşi de çok heyecanlanmış ama Ötekiler mıymıylanmış onun için de annem demiş ki Haydi Masalı bitireyim sonra sizi dereye ileteyim demiş Evet sonra masal bitmiş dereyi elletmiş denedim balıklarla oynamış balıklarla oynamışlar yarışmışlar sonra arkadaşlarıyla oynamışlar sonra Anneleri demiş ki Yarın okulumuz var haydi gidelim erken kalkacaksınız demişler çantalarınızı hazırlayalım demişler Ondan sonra da gidip çantalarını hazırlayıp şey size Bakayım öğretmeninizi beğenecek misiniz demişler Ondan sonra Ötekiler hiç uyumak istemiyorlarmış ama uyumuşlar mecburen ve yarın okula gitmek istemiyormuş aslında küçük Aman mecburen gitmiş ve şey servise demiş ki anne ne olur benim için küçük Çocuğuma iyi bakın Çünkü hiç gitmek istemiyor demiş onun için servis hep ona bakmış sonra kaçar falan demiş Yani onun için de servis sadece ona bak ve okul çok iyi geçmiş ve anne annesi ile paylaşmış hepsini bu kadar
“Herkes gibi davranan, kendisi gibi davranmayana ‘mecburen’ kızar…”
“Günün birinde Albertine’i artık sevmeyeceğimi daha önce pekala tahmin edebilirdim aslında. Albertine’in şahsının ve eylemlerinin benim için taşıdıkları önemle, başkalarının gözündeki önemi arasındaki farktan yola çıkarak, aşkımın ona yönelik olmaktan ziyade, benim içimde olduğunu anladığımda, aşkımın bu öznelliğinden çeşitli sonuçlar çıkarabilirdim; özellikle de, zihinsel bir durum olduğuna göre, şahıstan epey daha uzun ömürlü olabileceğini, ama bir yandan da, o şahısla gerçek hiçbir bağlantısı ve kendi dışında hiçbir dayanağı bulunmadığı için, en kalıcı olanlar dahil, bütün zihinsel durumlar gibi günün birinde mecburen kullanım dışı kalacağını, ‘ikame’ edileceğini ve o gün beni Albertine‘in hatırasına sevgiyle, hiç kopmamacasına bağlayan şeylerin hepsinin yok olacağını düşünebilirdim.”
Sayfa 130 - Albertine’e vedayı kabullenişimKitabı okuyor
Reklam
Yazılanı yaşayacaz mecburen
"Peki bu salgının nedeni ne olabilir acaba?" İkinci hekim (Laurent Freis) açık yüreklilikle itiraf ediyor: "Benim kavrayamayacağım kadar tuhaf." Piskopos buyurgan bir tavırla, akıl hocalığı taslayarak, ken­dine önemli bir adam havası vererek, "Doğaüstü olduğuna göre mecburen öyle!" diye kestirip atıyor ve iç bayıyor.
Sayfa 23 - Sel YayıncılıkKitabı okuyor
Hıdırellez - Deniz Gezmiş
İçimden kapital toplumun insanı ezen düzenine lanetler okudum. Sinirlendim. Belli etmemeye çalıştım. Ne de olsa elimden bir şey gelmezdi. Böyle gelmiş ve ne yazık ki böyle gidiyordu. Ve ben artık dünyayı değiştirmek için uğraşan, devrim, emek, hak, hukuk diyen haşarı üniversiteli kız çocuğu değildim. Hızır ile İlyas’ın buluşup baharı müjdelemesinden, bize umut vermesinden, güzel dilekler dilememizden bir gün sonra devrimcilerin en güzellerinin darağacında asıldıkları, umutlarımızın söndürüldüğü, dileklerimizin koparıldığı bu ülkede ben kimdim? Ben aklının altın defterini, mecburen kapamış biriydim. İçinde bulunduğu medya sistemin maaşlı bir çalışanıydım. Annemin ve babamın biricik kızıydım. Sıradan, kendi hâlinde gazeteci bir kızdım. Müdür’ün sorgusuz sualsiz beni buralara gönderdiği bir çalışanıydım. İçim daraldı... #zihnimdekiler
Sayfa 52 - Ceres YayınlarıKitabı okudu
bana kalsa her durum, olay ve kişilere karşı farklı bir yaştayım ama bugün gece on ikiye kadar kat'î surette 28 olmamı söylüyorlar. öyle ki ekrem başkan akbil bastığımda ismimin yanına hemen yeni yaşımı iliştirmiş bile. yirmi sekiz yazana kadar bedava yap bari... neyse. ne yapalım artık mecburen yirmi sekiz.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.