Kader, sebeble müsebbebe bir taalluku var. Yani şu müsebbeb, şu sebeble vukû'a gelecek. Öyle ise, denilmesin ki: "Mâdem filân adamın ölmesi, filân vakitte mukadderdir. Cüz'-i ihtiyarıyla tüfek atan adamın ne kabahati var, atmasaydı yine ölecekti?"
Suâl: Niçin denilmesin?
Elcevab: Çünkü; kader, onun ölmesini onun tüfeğiyle ta'yin etmiştir. Eğer onun tüfek atmamasını farzetsen, o vakit kaderin adem-i taallukunu farzediyorsun. O vakit ölmesini ne ile hükmedeceksin! Ya Cebrî gibi; sebebe ayrı, müsebbebe ayrı birer kader tasavvur etsen veyâhut Mu'tezile gibi kaderi inkâr etsen, Ehl-i Sünnet ve Cemâat'i bırakıp fırka-i dâlleye girersin. Öyle ise, biz ehl-i hak deriz ki: "Tüfek atmasaydı, ölmesi bizce mechûl." Cebrî der: "Atmasaydı yine ölecekti." Mu'tezile der "Atmasaydı ölmeyecekti."
Sözler