Batı, sekülerleşme sürecinde tikel ve tümel tüm çeşitleriyle hikmeti kaybetti. İslam dünyası ise ilahi koruma altındaki şeriatı elinde tuttuğu hâlde, "İslam medeniyeti" ütopyası peşinde koşarken isimli ve isimsiz hikmeti kaybetti. Bu, İslam dünyasının, hakikat siyasası yüzünden fıtrattan uzaklaşarak hikmeti kaybeden modern dünyanın trajedisini paylaşması anlamına gelmektedir. Geçmişte farkı topluluklar, hikmete dayanmada buluşurlarken bugün tam aksine hikmetten, edepten uzaklaşmada buluşmakta, bu uzaklaşmanın ızdırabını ise herkes çekmektedir. Örneğin ünlü Fransız İslam araştırmacısı Gilles Kepel'in dünyada gezdiği birçok yerde gördüğü Yahudi, Hristiyan ve Müslüman fundamentalistlerin, "edepten yoksunlukta" buluştuklarını söylemesi düşündürücüdür (Safi 2003: 13). Bu bakımdan sekülerleşme, hikmetten, küreselleşme ise edepten uzaklaşma olarak tanımlanabilir. George Ritzer'in "Toplumun McDonaldlaştırılması olarak ifade ettiği gibi, yoz Amerikan fast-food kültürünün küreselleşmesi, yeme edebi başta olmak üzere hayatımızdaki tüm edebi yok etmektedir.
Bedri Gencer
Bedri Gencer
Muslime im Spannungsfeld zwischen Kritik und Konformität (Eleştiri ve Uyum Kıskacında Müslümanlar) kitabındaki kendi bölümünden S.90
"ENDÜLÜS ÜTOPYASI!.."
- "Bugün biz, bir taraftan realitede Mashattan haline gelmiş korkunç bir şehirde, diğer taraftan İslâm medeniyeti diye Endülüs ütopyasında yaşıyoruz. Bugün genelde dünyanın, özelde dünya Müslümanlarının trajedisi, reel ile ideal arasında açının gittikçe büyümesidir. Pek kimsenin fark etmediği çocuklarımıza isim koyma tarzımızda bile bu ütopyacılığı görmek mümkündür. Mesela doğrudan Asr-ı Saadet’teki erkek veya kadın sahabîlerden alınan Mus’ab, Mu’az, Huzeyfe, Üsame, Ammar, Yâsir, Enes, Hafsa, Rumeysa, Sümeyye, hatta Bilal gibi isimlerin İslâm, Osmanlı tarihinde kullanıldığını görmüyoruz. Keza Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethettikten sonra aldığı, “fetheden” anlamında bir lakap olan “Fâtih” de Osmanlı-Türkiye’de Cumhuriyet dönemine, hatta 1960 ve 1970’lere kadar isim olarak kullanılmış değildir. Bu isimlerin son 30-40 yılda yaygınlaşmasının hikmeti nedir acaba? Acaba biz, Osmanlı’daki Müslümanlardan daha mı Müslümanız? Herhalde öyle bir şeyi kimse iddia edemez..." (Kalem Dergisi- Bedri Gencer'le söyleşi)