Özellikle kapitalizmin en azgın aşamasında mal satmaktan başka bir değer tanımayan dünyada, insanın temel gerçekleri olan aşk, ölüm, hırs, dostluk, düşmanlık gibi duyguların günde yüzlerce kez vıcık vıcık kullanılarak anlamsızlaştırıldığı, basmakalıp sözler haline getirildiği bir medya/reklam çağında, has edebiyatın bu gevezelikten sıyrılması gerektiğine düşünüyorum.
İnsanların mutluluk beklentisi...
... Eğer mutluluk beklentiyle alakalıysa, toplumumuzun iki temel direği —medya ve reklamcılık— farkında olmadan da olsa, dünyanın mutluluk rezervlerini sonuna kadar tüketiyor demektir. Beş bin yıl önce küçük bir köyde yaşayan on sekiz yaşında bir erkek olsaydınız, muhtemelen çok yakışıklı göründüğünüzü düşünecektiniz; çünkü köyde sizden başka yalnızca elli erkek daha olacak ve bunların çoğunluğunu da yaşlı, yaralı veya kırışık ciltli erkekler veya küçük çocuklar oluşturacaktı. Oysa bugün bundan çok daha rahatsız hissetmeniz olasıdır. Okuldaki diğer gençler de çok çekici olmasalar da, kendinizi onlarla değil bütün gün televizyonda, Facebook'ta ve devasa reklam panolarında gördüğünüz film yıldızları, atletler ve süper modellerle kıyaslıyor olacaksınız. Bu yüzden de, Üçüncü Dünya ülkelerindeki memnuniyetsizlik sadece fakirlik, hastalık, yozlaşma ve politik baskıdan değil, sürekli olarak Birinci Dünya standartlarına maruz kalmaktan kaynaklanıyor da olabilir. Ortalama bir Mısırlının açlık, hastalık veya şiddetten ölme ihtimali II. Ramses veya Kleopatra döneminde, Hüsnü Mübarek dönemine göre çok daha yüksekti, hatta Mısırlıların fiziksel koşulları hiç şimdiki kadar iyi olmamıştı. Dolayısıyla bu insanların 2011'de sokaklarda dans ederek Allah'a şükredeceklerini düşünebilirdiniz, oysa onlar ayaklanarak Mübarek'i devirdiler. Sonuçta, kendilerini firavunların yönetiminde yaşayan atalarıyla değil, Obama'nın Amerika'sındakilerle kıyaslıyorlardı. ...
Sayfa 375 - Kolektif KitapKitabı okudu
Reklam
Medya ve reklam ile ilahlaştırılan her şey, insanların tapınarak peşinden koştuğu, tapınarak elde etmek istedikleri şeyler oluyordu. Mutluluğu ve "mutmain"liği bu putlarda arayan insanlar, elde ettikleri her puttan sonra bulamadıkları mutluluğu, bulamadıkları tatmini, henüz elde edemedikleri diğer putlarda bulacaklarını zannederek, bir puttan diğer putlara doğru koşturuyorlardı!
Reklamcılık, ürünleri reklam etmekten çok, bir hayat tarzı olarak tüketimin benimsetilmesine yarar.
Sayfa 86 - Ayrıntı Yayınları - 1992Kitabı okudu
Bizim kültürümüzün sorunu işte tam olarak buydu. Gerçek hayat, özünde bunaltıcıdır. Mutsuzluk bile sıradandır; hiçbir özelliği yoktur, dramın o iniş çıkışlarını barındırmaz. İnsanlar gizeme ve trajediye bayılır. Birilerinin vurulması, ortadan kaybolması, dehşet verici bir şekilde öldürülmesi insanların merakını cezbeder. Onlar ölen bir hamile kadının havuzda sürüklenmesini, çocukların kuyulara düşmesini, metrolardaki bombalama olaylarını, kocaların eşlerini boğarak öldürüp cesedi ormanda saklamasını düşünmeye bayılırlar. Böyle olaylar onların içlerinin titremesine, heyecanlanmalarına, sıradan hayatları için minnettar olmalarına neden olur. Öyle yapmacık merhamet gösterisi yapanlar, ayıcıklar alıp çiçekler getirenler, gözyaşı dökenler ya da gece seninle uyanık kalanlar aslında kendilerinden daha büyük ve ilginç bir olaya dahil oldukları için içten içe tatmin olmaktadır. Sonra işin içine medya girer ama o konuyu hiç açmayalım isterseniz. Haydi bu facia için bir logo ve reklam müziği yaratalım. Dateline özel bölümleri, televizyon filmleri, hemencecik çıkan bir kitap!
Zihnî Bozulma ve Kırılmalar
PR diye bir olgu var. Ona uydurulma, ya da olmayan şeyleri öyle imiş gibi sunma. Reklâm denilen şey bir pazarlama aracı. Pazarlanan şeyin niteliğine, hakikiliğine bakmadan o şeyden kazanç elde etmek düşüncesi. Bu, sade mal değil, fikirler, kişiler de bu yolla pazarlanabiliyor. Çok değil şu son yirmi otuz yıla bakıldığında bu, çok açık görülebiliyor. Bu düzlemde insanların sağlıklı bakabilme yetileri ellerinden alınıyor. Bir güdü duygusu egemen oluyor. İrade ve düşünebilme, kendi başına karar verebilme özellikleri elinden alınanlar dalgalara kapılırlar. Reklâm ile medya insan hayatına girdiğinden beri, sürekli dalgalanmalar yaşanıyor. Bir mal hakkı olmadığı halde değerli olarak sunulabiliyor, ya da bir kişi hiçbir özelliği olmadan bir toplumun önüne sunulabiliyor. İşte burada insanlık adına büyük sorunlar var.
Sayfa 115 - MGV Yayınları
Reklam
"Kadınlar en çok sevgililer gününde terk ediyor"
İtalyan psikolog Elena Parchi ,son üç yılın sevgililer gününde yaptığı araştırmaların sonuçlarını açıkladı Parchi, 25 ile 55 yaş arasındaki 786 kadına "o günü ve sonrasını "sormuş ve çok şaşırtıcı bir sonuca varmıştı: "Kadınlar sevgililerini en çok sevgililer gününde terk ediyorlar"dı. Sevgililerin şenliği olması beklenen gün,
Sayfa 150 - undefined
Bildiğimiz ama yüzleşmeye cesaret edemediğimiz..
Gerçek hayat, özünde bunaltıcıdır. Mutsuzluk bile sıradandır; hiçbir özelliği yoktur, dramın o iniş çıkışlarını barındırmaz. İnsanlar gizeme ve trajediye bayılır. Birilerinin vurulması, ortadan kaybolması, dehşet verici bir şekilde öldürülmesi insanların merakını cezp eder. Onlar ölen bir hamile kadının havuzda sürüklenmesini, çocukların kuyulara düşmesini, metrolardaki bombalama olaylarını, kocaların eşlerini boğarak öldürüp cesedi ormanda saklamasını düşünmeye BAYILIRLAR!! Böyle olaylar onların içlerinin titremesine, heyecanlanmalarına, SIRADAN HAYATLARI için minnettar olmalarına neden olur. Öyle yapmacık merhamet gösterisi yapanlar, ayıcıklar alıp çiçekler getirenler, gözyaşı dökenler ya da gece seninle uyanık kalanlar aslında kendilerinden daha büyük ve ilginç bir olaya dahil oldukları için içten içe tatmin olurlar... Sonra işin içine medya girer ama o konuyu hiç açmayalım isterseniz. Haydi bu facia için bir logo ve reklam müziği yaratalım!! Televizyon dizileri, hemen çıkan bir kitap! Tamam sakinim.
Sayfa 178 - Martı Yayınları
Türkiye' de çay yerine, kahveyi yerleştirme gayretleri ve reklam-medya yatırımları niye çok hız kazanmış durumda? Türkiye' de üretilen çay yerine, tamamen ithal edilip dövizle satın alınacak kahveyi koymak. Dünyada kahve üretiminin neredeyse tamamı Latin Amerika' da, geriye kalan az kısmı da Afrika' da yapılıyor. Bu ülkelerde kahve üretimi yapılan çiftlikler, kahve zinciri sahibi olan küresel kahveci şirketlerinin kontrolü altında.
Sayfa 243 - Kırmızı Kedi YayınlarıKitabı okudu
ABD’nin Irak’a kara harekâtı başladığında, ekranlarda ellerinde Amerikan bayraklarıyla yollara düşen Kuveytliler haberinin mimarı da John Rendon’dır. “O bayraklar nereden çıktı sanıyorsunuz! Bu, benim tasarımımdı!” açıklamasını yapmıştır. 1991’de Kuveytlilere Amerikan bayrağı sallatan John Rendon, 2003’te o ünlü Saddam heykelinin devrilmesi senaryosunu yazmıştır. Tüm bu şirket haberleri, dünyanın en ünlü habercileri tarafından ekranlardan geniş kitlelerin kafasına kazınmıştır. Sonuçta dünyanın ikinci büyük petrol rezervi Amerikan şirketlerinin eline geçmiş; Beyaz Saray, CIA, medya guruları ve reklam şirketleri işbirliğiyle Irak harap edilmiştir.
Sayfa 44 - 1. Basım Kasım 2016 Remzi KitabeviKitabı okudu
317 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.