Özellikle kapitalizmin en azgın aşamasında mal satmaktan başka bir değer tanımayan dünyada, insanın temel gerçekleri olan aşk, ölüm, hırs, dostluk, düşmanlık gibi duygular günde yüzlerce kez vıcık vıcık kullanılarak anlamsızlaştığı, basmakalıp sözler haline getirildiği bir medya/reklam ağında, has edebiyatın bu gevezelikten tamamen sıyrılması gerektiğini düşünüyorum.
Uzun bir alıntı ama kahveciler okusun
Türkiye'de 2012-2013 döneminde kişi başına 595 gram olan kahve tüketimi, 2015-2016'da 920 grama ulaştı. Türkiye'nin kah­ve ithalatı yarım milyar dolara yaklaştı. Artık. . . Marketlerde paketlenmiş demlemeye hazır kuru kahve satışı, marketlerde ve benzin istasyonlarında içilmeye hazır sıcak-soğuk kahve satışı, marketlerde içmeye
Reklam
Türk Fırtınası diyor ki;
FENERBAHÇE'Yİ KULLANARAK ALGI DEĞİŞTİRMEYE KALKAN DENSİZLİĞE İNSANLIK AHLAKINI YAŞATAN BİR TÜRK'ÜN YANITLARI Bu yazı ile bugün yeryüzü yerinden oynayacak üzerinde insan olarak yaşayanlar silkinip kendine gelecek. ilmi sır gereğidir. Görülen lüzum üzerine yaşattıklarını sırayla yaşatan ahlakın ihtiyaç duyulan yeni tokat yanıtlarını
Dijital ağ başlangıçta sınırsız özgürlük ortamı olarak coşkuyla karşılanmıştı. Microsoft'un reklam sloganlarının ilki olan "Bu­gün nereye gitmek istiyorsunuz?" internette sınırsız bir özgürlük ve hareketlilik telkin ediyordu. Bugün başlangıç dönemlerindeki bu coşkunun bir yanılsama olduğunu görüyoruz. Sınırsız özgür­lük ve iletişim topyekun kontrol ve gözetlemeye dönüşmüş du­rumda. Sosyal medya da giderek artan bir şekilde toplumsal olanı gözetleyen ve acımasız bir şekilde sömüren dijital panoptikonla­ra benziyor. Bizi disipline etmeye çalışan panoptikonlardan kur­tulur kurtulmaz yeni, çok daha güçlü bir panoptikona teslim edi­yoruz kendimizi.
Türk Efsaneleri
Türk Efsaneleri Kim demiş Türkler denizci bir ulus değil diye! İnsanlığın ikinci atası Nuh Türk olup insanlığı gemisi ile Anadolu'da kurtardı. Son Türk efsanesini canlı ölüler ibreti ile mahşer tufanı efsanesi olarak yaşıyoruz. Yaşananlar yaşandı, yaşanacaklar yaşanacak. Yaşadıklarınıza bir anlam veremiyorsanız, ilmi bir mana ile
Sosyal medya araçları, topluma pompalandığı gibi günümüz dünyasının can damarı filan değil. Birtakım şirketlerce üretilen, milyonlarca dolar para akıtılan, titizlikle pazarlanan ve nihayetinde kişisel bilgilerinizi ve ilgi alanlarınıza dair verileri toplayıp reklam verenlere satmak üzere tasarlanmış ürünlerdir. Sosyal medya kişiye hoşça vakit geçirme fırsatı sunuyor olabilir, fakat bir bütün olarak hayatınızı ve hedeflerinizi göz önüne aldığınızda, aslında bu yüzeysel meşguliyetlerin sizi daha derin ve mühim işlerden alıkoymaya çalışan oyalanmalar denizinde bir damla olduğunu fark edersiniz.
Reklam
İnsanın kendi özel anlarının fotoğraflarını, ailesinin ve aile hayatının fotoğraflarını, hanımının, kızının, annesinin fotoğraflarını yüz binlerce el ilanı şeklinde bastırıp sokak sokak dağıtması, reklam panolarına asması, duvar afişi yapıp alın bakın demesi ne kadar garipsenecek bir durumsa aynı fotoğrafları sosyal medya aracılığı ile yüz binlere göstermesi de o kadar garip bir durumdur.
Sayfa 108
Mobbing Bank Diyor ki;
Tekelleşmis Sözde Rekabet Parayı tefecilerin kontrolünde olmaktan kurtarmazsak parayı yüksek bir maliyet ile tüketmek zorunda kalırız. Maliyetli para kullanmak tefecilere paranın zaman değerini kaptırmak demektir. Karşılıksız paranın karşılığı olan paradan daha fazla kullanıma sunulduğu bir ekonomide hiç bir kimsenin ömrü paranın zaman
Mobbing Bank Diyor ki;
Tedavisi imkan haricinde olan, teknoloji, medya ve reklam aracılığıyla tüketim alışkanlıkları değiştirilerek kendi istedikleri gibi borçlandırıp, eğlendirip, yedirip, içirip sömürebilecekleri nesilleri bizim kültürümüzden uzaklaştırıp hatta bizlerin desteği ile kendilerine hizmet edecek edecek şekilde ele geçirip kullanmak için yetiştirdiler. Önder Karaçay
1980 sonrasında, darbecilerin arka bahçesi ve destekçilerince iddia edilen özgür ve liberal yaşam biçimi, o kısa zaman dilimi içinde şiiri de metalaştırmaya başladı. Taştan yağ çıkarmayı bilen kapitalizm ve medya, şiir ve şairden bir rant sağlamanın yolunu buldu. Televizyonlar, radyolar, reklam magazinleri, gazeteler boy boy resimler ve albenili sunumlarla şair ve şiirleri pazarladılar. Müzik eşliginde şiir dinletileri, şiir klipleri, şiir kaset ve CD'leri, şiir saatleri gibi- şiire ve şaire yakışmayan- uygulamalar, metalaşma ve metalaştırma sürecini hızlandırdı. Buna bir'meta furyası’ desek yanlış olmaz, üstelik 1980 öncesinde edebiyat, şiir ya da sanatin hiçbir dalında, hiçbir ölçüde görülmemiş türden... Böyle olunca da, binlerce kötü şiir ortalığı kaplamış oldu. Az okunan iyi şiire, en azından o süreç içinde, yaşamını marjinal olarak sürdürme seçeneği kaldı. (Zaten iyi şiir, 'toplumsal bellek ve zaman'la yerini bulan ve bir kenarda elmas gibi bekleyen şiir degil midir?)
Sayfa 24 - 12 Eylül ve ‘80’ Sonrası ŞiirKitabı okudu
312 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.