Devesiyle çölde giden bir bedevi güçlükle yürüyen, dudakları susuzluktan kurumuş bir adama rastlamış. Adam su istemiş, inleyerek. Bedevi devesinden inip, ona su vermiş. Suyu içen adam birden bedeviyi iterek, deveye atladığı gibi kaçmaya başlamış.
Bedevi arkasından bağırmış: "Tamam deveyi al git ama senden ricam; sakın bu olayı kimseye anlatma!" İsteği tuhaf bulan hırsız biraz duraklayıp nedenini sormuş. Bedevi; "Eğer anlatırsan, bu her yere yayılır ve insanlar bir daha çölde muhtaç birini görünce yardım etmezler."
Bugün yaşlıyım biraz dünden, yarından genç
Bir şeyler için henüz erken, bir şeyler için geç.
Ömrümün öğleden sonra beşindeyim
Bilmem hangi mevsimdeyim
Yaz ise çok var akşama
Kış ise gün bitimindeyim
Renkler çekildi işte simsiyah bir saraya;
Birbirine müsavi artık her şey: Gecedir.
Geldi minarelerle kuyular bir hizaya;
Ya her şey dev gibidir, yahut her şey cücedir.
"Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana ya rabbi.
Taşınacak suyu göster, kırılacak odunu...
Kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde.
Bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin."