Uzayı dolduran bütün gezegenler, elementler, hayvanlar, bitkiler gibi ebedi kanunlarin kölesi olan ben, etrafımı saran her şeye hayret dolu gözlerle bakiyorum. Yaratıcımın, fark dahi edilmeyen tekerleklerinden biri oldugum bu muazzam mekanizmanın yaratıcısının kim oldugunu arıyorum. Ben hiçlikten gelmedim; zira babamın ve beni dokuz ay rahminde taşıyan annemin tözü bir şeydir. Beni oluşturan tohumun hiçlikten üretilmiş olamayacağı bana göre açıktır. Zira hiçlik nasıl varlık üretebilir ki? Bütün Antikçag'a hükmetmiş olan şu özdeyişe ben de boyun eğiyorum: "Hiçbir şey hiçlikten gelmez ve hiçbir şey hiçliğe dönemez". Bu özdeyiş kendi içinde öylesine korkunç bir güç taşımaktadır
ki, onunla mücadele etmeme mahal vermeden bütün idrakimi zincire vurmaktadır.