Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
432 syf.
7/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Yazarı Monica olmasa kesinlikle 1 puan verirdim ya da Maggie için 3-4 daha fazlası etmez. Sinirden saç baş yolduğum bir kitap oldu. Eoin okuduğum karakterler arasında en şerefsiz sıralamasına top 2’den ikinci sırada girdi birincisi de yine Monica’nın Gregor karakteri. Nereden tutsam elimde kalıyor iyi bir şey yazmak istesem yok. Eoin eline geçen her fırsatta Maggie’yi çok iyi manipüle etti. Kız tacize uğradı yanlış anlamışsındır dedi. Orospu damgası yedi sustu. Ailesi tarafından hoş görülmedi yine sustu. Kızı tek kelime etmeden bırakıp gitti yine suçlusu Maggie oldu. Ve bu adam kralı için çocuğundan vazgeçecekti kanım dondu ya şerefsiz. Ve melek Maggie cidden melek hep alttan aldı. Babasının düşmanı olmasına rağmen her fırsatta eşinin yanındaydı. Kendinden vazgeçti kız kocası için. Okuma yazma öğrendi sırf kocasına layık olabilmek için ama zaten çok beden büyüktü Gregordan bilemedi. Kitap önce güncelle başlayıp sonra geçmişe sonra tekrar güncel zamana geçiyor dedim güncel zamanda düzelmiştir ama neredee daha beter oldu. Monica ne yazsa okurum tamam ama böyle iskoçlar yazmasa keşke son iki kitap fiyasko resmen. Puanımı kitabın puanın düşürmesin diye yüksek verdim yoksa asla sevemedim asla.
Vurucu
VurucuMonica McCarty · Nemesis Kitap · 202327 okunma
Mutluluk
“Mutlu.” Son Hanukkah’tan beri Bay Milgrom’un bu sözcüğü söylediğini duymamıştım. O zamandan beri aklımda olan soruyu sordum ona. “Tata, mutluluk nedir?” Yüzüme baktı ve sonra tavana baktı ve yine bana baktı. “Hiç portakal yedin mi?” diye sordu. “Hayır,” dedim; “ama duydum. Portakallar gerçek midir?” “Önemli değil.” Bir süre daha yüzüme baktı. “Sen hiç Sustu ve başını iki yana salladı. Bakışlarını ayırmadan, “Hiç üşüdükten sonra ısındığın oldu mu?” Çocuklarla birlikte örgü halının altında uyuduğum günleri düşündüm: soğuk, sonra sıcak. “Evet!” diye bağırdım. “Mutluluk bu mudur?” Gülümsedi. “Mutluluk budur.” Yeniden sıcaklığın bedenimi sarışını hissettim. Bazen bedenimin geri kalanının sıcaklığını daha iyi hissetmek için burnumu dışarı çıkarırdım. “Halının altı.” “Hayır,” dedi. Göğsüme hafifçe vurdu. “Mutluluk buradadır.” Kendi göğsüne de vurdu. “Burada.” Başımı eğim çenemin altma baktım. “İçerde mi?” “İçerde.” İçerisi kalabalıklaşıyordu. Önce melek. Şimdi mutluluk. Görünüşe bakılırsa benim içimde lahanadan ve şalgamlardan daha fazlası vardı.
Reklam
Atölyeden beraber çıktık, Champs-Elysees'de bir kahveye girdik. Runo Elodial bir an olsun yaşamaktan duyduğu zevki, en küçük şeyi görmek, keşfetmek, umulmadık güzellikler karşısında hayranlığını göstermekten geri kalmadı. Yerde duran bir yaprağı almıştı, bana bu yeşil dokusundaki inceliği, sinirlerinin ahenkli çizgilerini, çevresinin mükemmel oranını, oyalarındaki bahar tazeliğini gösterdi. Yanımızda bir küçük kız durdu. Dostum onun yanı açık dudakları, gül pembe teni, küçük mavi elbisesinin rengi karşısında hayran kalmıştı. Ve Runo Elodial'ın yüzünde bana bütün bu güzellikleri anlatırken mutlu bir melek gibi tertemiz bir gülümseme peyda oluyordu. Birden: - Dünya, dedi, çok fazla güzel. Kendi kendime nasıl oluyor da insanlar bu kadarına dayanabiliyorlar diye şaşırıyorum. Belki de farkına varmıyorlar, belki de görmemezlikten gelerek kendilerini savunuyorlar ya da sevmek kabiliyetleri yok. Ben aksine... Sustu, daha fazla bir şey söylemedi. O günden sonra tatlı delikanlıyı görmedim, ama kendisini unutmadım. gülümseme peyda oluyordu. Birden: Dünya, dedi, çok fazla güzel. Kendi kendime nasıl oluyor da insanlar bu kadarına dayanabiliyorlar diye şaşı- yorum. Belki de farkına varmıyorlar, belki de görmemez-
Sayfa 168 - 2. KitapKitabı okudu
"Acımanıza ihtiyacımız yok," diye karşılık verdi De Quincey. "Sanki sizden değersizmişiz gibi konuşuyorsun. Siz Nefilim, kendinizi-" Aniden sustu. Her tarafı pislik içinde olduğundan söylemesi zordu ama yüzündeki kesik çoktan iyileşmiş gibiydi. "Biz neyiz?" Will tabancanın horozunu çekti. Klik sesi çarpışmanın gürültülerinden bile güçlüydü. “Söylesene." Vampirin gözleri alev alevdi. "Neyi söyleyeyim?" "Tanrı sanıyorsunuz, demeyecek miydin? Ama Tanrı kelimesini söyleyemiyorsun, değil mi? Dilediğin kadar İncil koleksiyonu yap. Yine de o kelime sana yasak." Parmağını tetiğe yerleştirdi. "Söyle. Tanrı kelimesini söyleyebilirsen yaşamana izin vereceğim."
Sayfa 306 - De Quincey&WillKitabı okudu
Kuzgun
Ortasında bir gecenin, düşünürken yorgun, bitkin O acayip kitapları, gün geçtikçe unutulan, Neredeyse uyuklarken, bir tıkırtı geldi birden, Çekingen biriydi sanki usulca kapıyı çalan; "Bir ziyaretçidir" dedim, "oda kapısını çalan, Başka kim gelir bu zaman? " Ah, hatırlıyorum şimdi, bir Aralık gecesiydi, Örüyordu döşemeye
Vesikalı Yarim
Romanının “Bak, kim geldi” isimli on üçüncü bölümünde romanın kahramanı galip beyoğlunda bir pezevenkle karşılaşır. pezevenk galip'e yeşilçam yıldızlarına be nzetilen kadınların olduğu bir katalog gösterir ve galip'i vesikalı yarim filmindeki türkan şoray'a benzeyen bir hayat kadınına götürür. buyrun ilgili kısım; --- spoiler
Reklam
Kuzgun
Ortasında bir gecenin, düşünürken yorgun, bitkin O acayip kitapları, gün geçtikçe unutulan, Neredeyse uyuklarken, bir tıkırtı geldi birden, Çekingen biriydi sanki usulca kapıyı çalan; "Bir ziyaretçidir" dedim, "oda kapısını çalan, Başka kim gelir bu zaman?" Ah, hatırlıyorum şimdi, bir Aralık
Sevmek böyle bir şeydi işte. Sevmek, acı vereni sevmek. Sevilmeyi beklemeden, sevileceğini bilmeden sevmek. Affetmek. Acı vereni sevdiğin için kendini affet- mek. Kadir de bir anlamda öyle seviyordu işte. Acı vererek, acı çekerek ama bu doğum değildi ki Gülnaz onu affetsin. Verdiği acıları yüzüne vurmadan kayıtsız şartsız bir sevginin kollarına atsın.
144 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.