Soyağacına tırmanmıştım putsuz tanrının Ölümün dilini unuttum.
Hiç yıldız doğmadı ben gökte iken Ne düşlediğimi unuttum.
Reklam
Sevdamın şamdanı yanar gözlerinin ucunda, Bakışımın iki avucunda yunar kederim.
Belleğimizin tek bildiği.
Ve sessizliğin içinde sessizliği Denedin, hem uzak, hem yakın, Sessizlik daha sessizdir şimdi.
Gecemizin büyülediği.
Yalnızlık da yitiveriyor, düş de, Sabrımızın büyülediği.
Ayrık gibi sürer geçmiş gelende, Ben yağmurun kum saatiyim, Adanacak gün yitiverdi böyle. Testide şarap köpürürcesine, Arınacak nem kaldı benim, Dönebilir miydik soluk güllerle! Nice göğün düşüp öldüğü yerde, Taşın ilkçağıdır yüreğim, Adanacak gün yitiverdi böyle.
Reklam
Bak ne yaptım, bir cıgara yaktım, Bu şiiri yazdım koca elinle, Ellerin bana öyle gereklidir, Bilinmedik sokaklara çıkardım.
Ölüm bendeyse yaşıyorum, Senin otun öylesi taze, Senin atın öylesi huysuz, Senin ayakların öylesi tanrı. Doğduğunda gülümsemiştin, O gün bugün gökyüzümdür, Yıldız konacak şaşıran dal, Aya bakarken susan bahçe.
Geceyi bekletmekten caydım, Damıtık suyla yıkadım uykuyu, Kar gibi oldu seni düşlemekten Sabahı karıştırıyorum.
Reklam
Olur da bir gün yağmur yağar mısın, Rüzgârın dolar mı bir gün ben?
Düşünemem oluklardan akıp gideni, De ki, benim zamanım başka.
Ölülerin bilinciyle arınmış. Ve geleceği onaramıyorum, O bizim sayvan çocukluğumuzdu, Yaşanır yalnız bu aylak güzlerde Gelecekten geçmişe doğru.
Yürürdüm göğsünde öğle saatları gibi, Yürürdüm bir anıt kemeri gibi iki yanında.
Ölüm insanla geldi dünyaya İnsanla gitti dünyadan.
Geri199
1,500 öğeden 1,486 ile 1,500 arasındakiler gösteriliyor.