Bu kitap, Felsefenin İzinde podcast’ini dinlerken dikkatimi çekti ve okumaya karar verdim.
Kitabın dili anlaşılır ve olaylar akıcı olduğu için kolayca bitti.
Ben kitabı çok sevdim. Voltaire’in anlatım tarzını da sevdim. Okuduğum ilk Voltaire kitabıydı ve bundan sonra diğer kitaplarını da okuyacağım.
Bu kitap bana ne kattı bundan bahsedecek olursam; zaman zaman hayata karşı derin düşüncelere dalarız. Doğru yolda mı ilerliyoruz, diğer insanlar ne yapıyor, acaba farklı bir şekilde mi ilerleseydim, dünya adil bir yer mi, iyilik ve kötülük vs vs. Bu sorgulamalar iyidir, zaten felsefe ve hayat bir cevaba varmak değil yolda olmaktır. Fakat bazen bu soruların üzerimize üzerimize geldiğini ve bunca soruyla ne yapacağımızı bilmediğimizi hissederiz. Bu verimsiz durağanlığı hissettiğim anda ben de bu kitaptan sonra şu cümleyi kuracağım kendime:
Dolanma, Bahçeni Ek.
Yani ilerle, oku, izle, dinle, öğren..
— Bundan sonrası kitabı okuyacaklar için spoiler olabilir.—
Kitabın içeriğinden kısaca bahsedecek olursam “Olabilecek dünyaların en iyisinde yaşıyoruz” bakış açısına bir antitez olarak yazılmış. Kahramanımız Candide maceraları boyunca birçok din adamları, hükümdarlar, zengin tüccarlar ile karşılaşıyor ve sorusunun cevabını arıyor. Birçok ülke gezip birçok macera yaşadıktan sonra son durak olarak kendini İstanbul’da buluyor ve cevabı bir çiftçiden alıyor.