İnsan yaptığının doğruluğundan emin olduktan sonra, iç huzuru olduktan sonra taşta, betonda yatsa bile dünyanın en rahat, en güzel uykusunu uyuyabilir.
Kitabı bitirir bitirmez hemen yazmak istedim. Bugünün Cadıları geçmişte var olmuş cadı avları hakkında bilgi verip, modern dünyada nasıl farklı bir şekle bürünmüş olarak devam ettiğinden bahsediyor. Geçmişte kadınların uğradıkları muamele ve işkenceler kanımı dondurdu okurken. Hâlâ toplumda sivrilen kadınların dışlanması ve kötü eleştirilere maruz kalıyor olması eşitlik için çok da yol katettiğimizi göstermiyor bence. Çocuk sahibi olmak istemeyen kadınların gördüğü toplumsal baskı sonucu rahatça bu kararlarını dile getiremiyor olmaları, yaşlanan kadınların görünmez oluşu, saçları beyazlayan ve boyamayı reddeden kadınların “bakımsız, kendini ihmal eden” olarak sıfatlandırılması bunların hepsi geçmişte cadı olarak fişlenip infaz edilen kadınların da karşı karşıya kalmış oldukları sorunlar. Ayrıca cadı avları yüzünden şifacı kadınların katledilmesi sonucu tıpın erkeklerin eline kalması ve kadın bedeninin erkeğe ait olduğu kabulü oluşmasını da ben bu kitapta okuduktan sonra fark ettim. Kendim de çocuk sahibi olmak istemiyorum ve ilk defa bu konu hakkında yalnız olmadığımı bunun çok da “marjinal” bir şey olmadığını fark ettim. Kitap bana çok fazla farkındalık kazandırdı. Erkeklerin yaşlanınca yaşıtları olan eşlerini terk edip kendilerinden 15-20 yaş küçük kadınlarla beraber olmalarının sebebini de öğrenmiş oldum. Bu açıkçası bana iyi hissettirdi yaşlanma korkum yok oldu resmen. Bence bütün kadınlar okumalı bu kitabı. Önce Caliban ve Cadı’yı okusam daha iyi olurdu sanki ama sonraki kitabım o olacak.