Saat 12.00’yi biraz geçmekte idi,
Fransız askeri çok hevesli idi,
Bu büyük bir şeref idi!
Boğazı ilk Fransız geçmeli idi.
Koramiral Robeck verdi emri,
Fransız gemileri ileri!
Ve bir kilometre geriden,
Düşman bu bombardıman karşısında canlı hiç kimsenin kalmadığını, kalamayacağını, kalan varsa da kaçmak zorunda kaldıklarını düşünüyordu. Ancak hiç de öyle değildi. Mehmetçik siperini terk etmedi, sabırla
yaklaşmalarını bekledi.
Kahraman topçularımız atışlarımızın düşmanlara ulaşmadığını fark edince ateşi keserek imanlarının verdiği teslimiyet ve tevekkül ile Allah'a (c.c.) dua ve iltica ile düşman kuvvetlerinin atış mesafesi içine girmesini beklediler.
Az bir kısmı hâlâ toprağın altında gömülü bir şekilde duran bu toplarımız maalesef: Milli şuur nedir, nasıl verilir? Tarih nedir? Ecdat nedir? Hatıra nedir? Çanakkale ruhu nedir? Bilmeyen, bilmek istemeyen gafil kimselerce hurda demir niyetine hurdacılara satılmıştır.
Düşmanın bu aralıksız atışlarıyla Mehmetçiklerimiz Allahu Ekber! Allahu Ekber! sedalarıyla şehadet mertebesine erişti. Birçok topumuz tahrip edilirken bir kısmı da toprak altında kaldı.
İşte o gün küffarın tam 14 kilometrelik bir mesafeden 38 santimetre çapındaki toplarla bombalanan tabyalarımız karşısında, tarifi mümkün olmayan cehennemi bir ateş çemberi oluştu.
Tarihler 18 Mart 1915’i gösteriyordu,
Ve saat 10.30 idi,
Gelen Haçlı ittifakı,
İslâm düşmanlarının donanması,
Düşman gurur mu gururlu.
Tarih 18 Mart,
Ve 18 büyük savaş gemisi,
Ne var ki bu esnada Tophaneli Yüzbaşı Hakkı Bey görevi başındayken şehit düştü. İki gün önce kalp krizi geçiren Hakkı Bey yerine bir başkasının göreve gitmesini asla kabul etmeyerek kendisi de Nusret mayın gemisiyle gitmişti.
Tam düşmanlarının projektör ışığı içine gireceklerdi ki Allah'ın (c.c.) lütuf ve inayeti ile Mehmetçiğin istihkâmlarından bir başka ışık yanıverdi. Saniyeler içinde Mehmetçiğimizin projektörü ile İslâm düşmanlarının projektörü birbirine karıştı.