Ne zamandır ertelediğim her acı,
Çıt çıkarıyor artık, başlıyor yeni bir ezgi,
- bu şiir -
Senelerken yaşamım ve bilinmez yönlerim,
Dost kalmak zorunda bana ve
sizlere!
Yitiyor işte göz ardı edilen bedenim
Olduğum gibi ölmeliyim olduğum gibi
Dost, ana baba ve hiçbir umudu düşünmeden
Doğramalıyım bu tiksinç vücudu beynimle!
Pek az zamanı kaldı bu zora koşulmuş bedenimin,
Olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi..
Tüy, kan ve hiçbir salgıyı düşünmeden,
Kesmeliyim soluğunu doğmuş olmanın!
Burka sadece kadınlara eziyetin bir aracı olmakla kalmayıp özgürlüklerine ve güzelliklerine yapılmış dini bir baskıdır da; sadece korkunç erkek acımasızlığı değil, acı şekilde zorlanmış bir dişi teslimiyetidir.
Kişisel sanıma göre evren bizim hayal ettiğimizden daha tuhaf olmakla kalmayıp hayal edebileceğimizden de tuhaftır. Şüphem odur ki, cennette ve dünyada olduğu herhangi bir felsefede hayal edilmiş veya edilebilecek şeylerden daha fazlası vardır.
Daha önceki bir bölümde feministlerin "iyi niyetli insanlar" yerine "iyi niyetli adamlar" gibi bir ifade duyduğumuzda irkilmemizi sağlamaktaki başarılarıyla başlayarak "bilinç arttırma" temasını genellemiştim. Burada bilinci başka bir yoldan arttırmak istiyorum. Ufak bir çocuğun özel bir dine veya bir başkasına ait olmakla etiketlendiğini duyduğumuzda hepimizin irkilmemizin gerektiğini düşünüyorum. Ufak çocuklar evrenin, hayatın veya ahlak standartlarının kökeni hakkındaki görüşlerine karar verebilmek için çok küçüktürler. "Hristiyan çocuk" veya "Müslüman çocuk" ifadesi kara tahtaya sürten tırnak gibi sinir bozucu olmalıdır.