Bu acı şiire sığmaz
Bir adamın ellerini bırakması ile başlar
Buz gibi bakışlarıyla kadını harlar
Bir cam tuz buz olana
O kadın kadınlığına lanet edene kadar devam eder.
Bu acı bir şiire sığmaz
Ölüm desen toprak yokki mısralar dizesin
Mezar taşı olsa bir kaç göz yaşı ile dinsin
Teslimiyet yoksun bu acıda
Birisi ölen bu kadın için kelimeler dizsin
Bu acı şiire sığmaz
Tüm hücreler dile gelse
Hüzün çukuru ters dönse
Heybelerin suyu sıkılsa
Bir mısra bile çıkmaz
Uca kadar gittiğimde,
O deliliğin az öncesinde
Bir şiirle bağırsan.
Avaz avaz.
Geri cagirsan beni
Ve o ucun evvelinden döndürsen.
Ben ağlasam.
Silmenin ucundaki gözyaşımı,
Silmenin evvelinde yakalasan.
Sabrının ucuna davet etsem seni.
Duydukça sevişimi,
Bilindikçe sevilişimi
O uçta sunsam kabulüne.
Çünkü uçlar, deliliğin evveli
Çünkü delilik aklın en güzel hali.
'Işıklı vitrinler önünde simsiyah bir leke
Çocuk ağlamıyor
Almış kanatlarına bütün özlemlerini
Bir turna sürüsü gözlerinin burcunda
Akşamı parçalaya parçalaya uçuyor...'
-İsyan-
Morgan at ikilemi,
Zihnimdeki bulamaç,
Hoyrat söylemlerin tümü,
Tenimde bir duman yankısı bırakıyor.
İçime dolan zehir istilacı bir buğu olup
Ay’la aramda göğe yükseliyor.
Tam şuan da bana kemikli söylemler lazım.