mel

mel
@meluwke
fakir turko uzgun
Jobs'ın Macintosh'u çantadan çıkardığı gün, bir Popular Science muhabiri ona nasıl bir pazar araştırması yaptığını sordu. Jobs onu tersledi: "Alexander Graham Bell telefonu icat etmeden önce pazar araştırması mı yapmıştı?"
Sayfa 159Kitabı okudu
Reklam
Gerçekten doğal olmayan, doğa yasalarına aykırı bir tavır zaten ayakta kalamaz, bu yüzden de yasaklanmasına gerek yoktur. Hiçbir kültür, insanların fotosentez yapmasını, kadınların ışık hızından daha hızlı koşmasını veya negatif yüklü elektronların birbirine doğru çekilmesini yasaklamaya kalkmamıştır.
biraz ağırca bi söylem
Tarım ve sanayi ortaya çıkınca, insanlar hayatta kalabilmek için giderek diğer insanların becerilerine daha fazla güvendiler ve "embesiller için yeni fırsatlar" ortaya çıktı. Üretim bandında çalışan bir işçi olarak, sıradışı olmayan genlerinizle hayatta kalabilir ve bunları bir sonraki nesle aktarabilirsiniz.

Reader Follow Recommendations

See All
ilginç bir önerme
Geçmiş geçmişte kalmıştır ve de tarih tekerrür eder diyen adam, en büyük yalancıdır.
Sayfa 382Kitabı okudu
"Başarı kazanacağıma inanmıyorsun, değil mi?" Kadın başını hayır anlamında iki yana salladı. "Kendim dışında kimse bana inanmıyor Gertrude."
Sayfa 320Kitabı okudu
Reklam
"Peki Martin neden yazar olmak istiyor?" diye devam etti. "Çünkü para içinde yüzmüyor. Nasıl oluyor da sen kafanı Saksoncayla, genel kültürle doldurabiliyorsun? Çünkü hayatta başarılı olmak zorunda değilsin. Bu işi baban halletmiş. Güzel elbiselerini, gereken her şeyi baban alıyor. Peki bizim eğitimimiz, benim, Arthur'un ve Norman'ın eğitiminin neden cılkı çıkmış? Çünkü genel kültüre öyle bir batmışız ki babalarımız bugün iflas etse yarınki sınavlarda hepimiz sıfırı çekeriz. Ruth, sen ancak köyün birinde öğretmenlik veya yatılı kız okulunda müzik hocalığı yapabilirsin."
Sayfa 131Kitabı okudu
Yaşayan bir gezegeniz biz Sofie! Evrende yanan bir güneşin etrafinda dönen büyük bir yelkenliyiz. Ama her birimiz de yaşam denizinde yelken açmış, genlerle yüklü bir gemi. Eğer bu yükü bir sonraki limana ulaştırabildiysek, boşuna yaşamadık demektir.
Sayfa 480 - DarwinKitabı okudu
(...) 1804'te, Romantik Çağ başlamaktayken öldü Kant. Königsberg'deki mezarında en ünlü sözlerinden biri yazılıdır: 'Ne kadar sık ve uzun düşündüysem, şu iki şey hep yeni ve artan bir hayranlık ve huşuyla doldurdu ruhumu: üstümdeki yıldızlı gökyüzü ve içimdeki ahlak yasası.'
Sayfa 383 - KantKitabı okudu
Eğer Sayı Oscarları olsaydı, her sene ödülü π alırdı.
Bu kadın bende, denkleme tesadüfen girmiş, bölünmeyen bir irrasyonel sayıymışcasına hoş olmayan bir etki bırakmıştı.
Reklam
The poor boy seems to need a little more love even more than I do, he blushes every evening when he gets his goodnight kiss and simply begs for another.
Bir kadının bir tek temiz yaşantısı olması gerektiği, oysa bir erkeğin biri temiz, ötekisi temiz olmayan iki tane yaşantısı olabileceği düşüncesi çileden çıkarıyordu beni.
Arabaların arka camlarında olan "ARABADA BEBEK VAR" gibi baklava biçimli etiketleri bilirsiniz, değil mi? Bana arabada bebek olduğunu söylemenize gerek olmaz, ben zaten arabayı dikkatli kullanırım! Arabada bebek olduğunu gördüğümde ne yapmalıyım: Farklı mı kullanmalıyım? Sanki birdenbire daha dikkatli kullanıp içinde bebek olduğundan öndeki arabaya çarpmayacakmışım gibi ki zaten ona çarpmamaya çalışırım! Yani NASA zaten mekiği kaldırmaya çalışıyordu: İçeride bebek veya öğretmen olduğunu ya da bunun Başkan için önemli olduğunu söylemenize gerek yoktu.
Sayfa 200Kitabı okudu
Cehaletin esenlik getirdiği yerde, Zeki olmak budalalık.
Gündüz ya da gece olsun, öyle bir saat vardır ki, insan korkaklaşır, işte Tarrou yalnızca bu andan korkuyordu.
Reklam
Herkes için böyledir bu: Evlenilir, biraz daha sevilir, çalışılır. Sevmeyi unutana kadar çalışılır.
Bir savaş patladığında insanlar, "Uzun sürmez bu, çok aptalca!" derler. Ve kuşkusuz bir savaş çok aptalcadır, ancak bu onun uzun sürmesini engellemez. Budalalık hep direnir, insan hep kendisini düşünmese bunun farkına varabilirdi.
Sık sık kuramsal fizik derslerini çalışan oda arkadaşlarımı dinlerdim; ikisi de son sınıftaydı. Bir gün, bana çok açık görünen bir şey üzerinde oldukça zorlandılar. "Neden Baronallai eşitliğini kullanmıyorsunuz?" dedim. "O nedir?" diye sordular şaşkınlıkla. "Neden bahsediyorsun?" Ne kastettiğimi ve eşitliğin bu konuda nasıl kullanılması gerektiğini gösterdim ve problem çözüldü. Sonunda kastettiğim eşitliğin Bernoulli eşitliği olduğu anlaşıldı. Bütün bunları kimseyle tartışmadan ansiklopediden okumuştum ve nasıl telaffuz edileceğini bile bilmiyordum.
Bir nehrin suları, hangi yol uygunsa oraya uyum sağlayabilir; ama su, hedefinin deniz olduğunu da asla unutmaz. Kaynaklarından fışkırırken zayıf olan sular, daha sonra, yavaş yavaş, karşılaştığı öteki ırmaklar kadar güçlenir. Ve, belli bir noktadan sonra mutlak bir güce sahip olur.
-Ne yapıyorsun? -İş... -Ne işi? -Düşünüyorum, dedi. Nastasya az kalsın gülmekten katılacaktı.
Reklam
"tanrım. yalvarırım, tanrım. lütfen bir iple, ayağıma uyan bir ayakkabı bulmama yardım et!" ama tanrı buralara girmiyordu. kendi başımıza bırakılmıştık.
Sayfa 189Kitabı okudu
Jessica tekrar kaygılandı. Dişlerinin takırdamaya başladığını duyunca çenesini sıktı. Sonra Paul’ün kısık, kontrollü bir sesle duayı okumaya başladığını işitti: “Korku katilidir aklın. Korku, mutlak yıkım getiren küçük ölümdür. Korkumla yüzleşeceğim. Onun etrafımdan ve içimden geçip gitmesine izin vereceğim. Ve geçip gittiğinde, onun izlediği yolu görmek için iç gözümü kullanacağım. Korkunun geçtiği yerde hiçbir şey olmayacak. Yalnızca ben kalacağım.”