Kuva-yı Milliye kıtaları, bin atlı akıncıların torunları! Galatasaraylı gençler, sultanî ve Erzurum Dadaş çeteleri, Çerkezler, Kafkasyalılar, Uşak taburları ile hapishanelerden elenmiş mahkûmlar. Gençleri, orta yaşlıları, hatta yaşlılar var içlerinde. Birbirine uzak yanan ocakların çocukları hepsi de. Onları bir araya getiren, yalnız ve yalnız memleket aşkıdır. Edirne'yi tekrar imparatorluğa iade etme ülküsüdür. Yiğit adamlardır. Bin atlı akıncıların torunları şahlanıp, ileri atılıyorlar...
"Bunalıyorum çocuk, büyük bir ıstırap içinde bunalıyorum! Görüyorsun ya, gittiğimiz her yerde mütemadiyen dert, şikâyet dinliyoruz... Her taraf derin bir yokluk, maddî, manevî bir perişanlık içinde... Ferahlatıcı pek az şeye rastlıyoruz; Memleketin hakikî durumu bu işte!... Bunda bizim bir günahımız yoktur; uzun yıllar hatta asırlarca
Güzel yalandır aşk - söylendiği yere yapışır çıkmaz
Boş geçen derssem eğer sana ben
Kimsenin bilmediği bir lisanla kararır gökyüzü
Kimsenin bilmediği bir çukurdur artık ağzın
Ağzını açsan içine çocuklar düşecektir
Sen hangi harfi tutuyorsun
Mesela sana bir A versem, ondan bana bir cümle kurar mısın
Aşk da memleket meselesi
Hâlâ içimizde o Şeyh Saidlerden var ama Atatürk'ümüz yok :(
Musul meselesi İngiltere ile aramızda bir hayli mücadeleye, diplomatik alanda çekişmelere sebep olmuştur. Fakat İngiltere Birinci Cihan Savaşı'ndan çok yorgun çıktığı için ne İngiltere halkı, ve ne de dominyonlardaki, müstemlekelerindeki insanlar, yeni bir harbi arzu etmiyorlardı. Türkiye de bu meselede ağır bastıkça İngiltere bu meseleyi kendi lehine halletme çareleri aradı. Ve Türkiye'de meşhur Şeyh Sait isyanı patlak verdi. Daima karşılaşılan durumlardan birisi budur. Bir devlet, diğer bir devletin meşru, haklı isteğinin karşısına çeşitli yollarla dikilir. Bunlardan en müessir, en kestirme netice veren yol, o memleket içinde, kendi halkı içinde ayrılık, fesat, isyan, karışıklık çıkarmak yoludur.