Sokak boyu uzanan bitişik nizam apartmanlar, kenarına eski bir kanepe bırakılmış çöp konteyneri, belediyenin amansızca budadığı kel çınar ağacı, sokak lambasının üzerinde gece gündüz muhakkak önemli bir şeyler anlatan bir karga...
İnsan Manzaraları adı boşuna değildir. İnsanlığın dünyası insanlarla kavranabilir ancak. Onlardır bu dünyayı yaratan ve oluşuna katılan. Nazım Hikmet, bilinçli ve büyük bir şairin yolunu izleyerek somut tikelden soyut genele doğru açılan bir hareketin şiirini kurar. Manzaralar bu yüzden yalnızca anlatılan bir hikaye olmaktan kurtulur. Bir im’dir bu şiirin bütünü: İnsanoğlu sensin dünyayı değiştirecek.
NÂZIM HİKMET'LE İLGİLİ İKİ FİLM: 1993'te Başar Sabuncu Nâzım Hikmet'in Yolcu oyununu sinemaya uyarlar. Yolcu'da, Kurtuluş Savaşı'nın sürdüğü günlerde, ıssız bir tren istasyonu kulübesinde yaşayan istasyon şefi (Halil Ergün), karısı (Müjde Ar) ve makasçısının (Tarık Akan) hesaplaşma öyküsüdür.
2007'de Biket
Az önce bitirdiğim kitabı yorumlamaya nasıl başlasam diye düşünüyorum.
Yaşar Kemal ülkemiz için büyük şans.Bunu defaatle dile getirdim.Birçoğu gibi ben de kendisinin bir hayranıyım,hele ki bu bölgede,Çukorova'da doğmuş biri olarak ayrı bir yere,değere sahip benim için.
Yine memleketimden manzaralar diye nitelendirebileceğimiz 1950'li ve 1960'lı
Bu destan konusunda Nâzım’ı sıkıştıran bir başka kişi de Kurtuluş
Savaşı’nın en önemli komutanlarından olan dayısı Ali Fuat
Cebesoy’dur. Hatta, ayrıntıları bilmediğini ileri süren şaire, uzun
bir yazı göndererek anlatır Milli Mücadele’yi.
Nâzım 1940’ta Çankırı Cezaevi’nde yazmaya başladığı destanı
1941’de Bursa Cezaevi’nde tamamlar. Aslında buna destanın ilk
hali dememiz gerekir. Bu haline daha sonra eklemeler yapacak ve
destanı parçalara ayırarak, Memleketimden İnsan Manzaraları’nın içine yerleştirecektir. Memet Fuat’a Bursa’dan yazdığı bir mektuptan:
“Destan’a gelince, Türk halkının milli kurtuluş savaşının destanını ayrı ve koskocaman bir destan olarak yazmak isterdim elbet. Fakat bunun için elimde imkân yok. Gayet basit, mesela İnönü Meydan Muharebesi'nin cereyan ettiği tabiat parçasını bile gidip göremedim. Manzaraların içine, yazdığım destan parçasını koymak meselesine gelince, orda o parça olmasaydı Manzaralar çok şey kaybederdi, şundan dolayı ki, Manzaralar aynı zamanda memleketimin Meşrutiyet'ten bu yana kısa tarihidir de..."