"Her türlü zorbalığın toplum tarafından makul ve yerinde bir gereklilik olarak karşılandığı, beraat kararı gibi her türlü merhamet göstergesinin toplumda tatminsizlik ve intikam duyguları uyandırdığı bir dünyada adaleti düşünmek gülünç değil mi?"
Yüce ALLAH'ın; kullarına ve kendisine itaat edenlere lütfu ve muamelesinde alışılagelmiş âdeti üzere hidayetine uyanların bu kırıklarını onarmıştır. Nitekim Âdem'i, cennetten çıkarmak ile kırdığı hâlde ALLAH'tan alıp bellediği ve bundan dolayı da tevbesini kabul edip hidayete ilettiği kelimelerle bu kırığını onarmıştır. Kullarını kırdıktan sonra bu kırılışlarını düzeltmesi suretiyle Allah'ın kullarına-itaatkârlara olan lütfunu-iyiliğini ve bu husustaki hikmetini iyice düşünen kimsenin önüne, Allah'ın mağfiret ve muhabbet kapılarından büyük bir kapı açılır. Annenin çocuğuna merhametinden daha çok Allah'ın kullarına merhamet ettiğini bilir. Mesela kulu, günahı sebebiyle kırıp ondan dolayı zelil ettikten sonra tevbesini kabul edip günahlarını bağışlamak ile onun kırığını onarması, türlü musibet ve mihnetler ile onu kırdıktan sonra afiyet ve nimet ile o kırığını onarması buna örnektir. Böylelikle bu kırmanın; bizatihi ona merhameti, iyiliği ve lütfu olduğunu da görür. Esasen O'nun, kendisinden daha çok kulunun maslahatını bildiğini de anlar. Ama kul basiretinin, Rabbinin isim ve sıfatlarına dair bilgisinin zayıflığından dolayı neredeyse bunu hiç fark etmez. Sevdiğinin rızasına-yakınlığına hemen hemen hiç nail olamaz, ona yakın olduğu için onun nezdinde yakın görüldüğü için pek sevinemez. Hep zillet ve miskinlik köprüsü üzerinde kalır. Hâlbuki muhabbetin esası, bunun üzerinde yükselmiştir.
Peygamber Efendimiz
Rasûlullah ﷺ şöyle duâ ederdi;
Allah’ım!
Ben gerçekten nefsime çok zulmettim,
Günahları ancak sen bağışlarsın,
Beni katından bir mağfiret ile bağışla,
Bana merhamet et,
Şüphesiz sen çok bağışlayansın,
Çok merhametli olansın.”
(Tirmizi, Devat, 98)
Gözleri ışıdı ve başını hafifçe sallayarak, "İnsanın içinde, merhametle gaddarlık, bu korkunç gecede göğün derinliklerinde, zincirden kurtulmuş güçler gibi boğuşuyorlar; fakat merhamet baskın çıkacak sonunda; çünkü merhametin kaynağı Tanrı'dır
Rachel, merhamet ve anne sevgisiyle dolu gözlerle kazazedeye baktı; sonra kızına döndü,
"Keşiş ya da mahkum, hiç fark etmez, dedi, ayaklarını iyice kurula, kızım."
‘İçimizde korkunun tohumları da durur; merhamet, aşk ve nezaketin tohumları da. Hangisine su verirsek o büyür. Neyin yeşereceği bizim seçimimize bağlıdır.’
Kemal Sayar
(Ona kötü ve iyi olma yeteneklerini yerleştirene) Şems Suresi 8. Ayet
"Kendilerinde sükunet bulup huzura eresiniz diye kendi cinsinizden eşler yaratıp, aranızda sevgi, aşk ve merhamet var etmesi de O'nun (c.c.) varlığının, kudretinin ve yeniden diriltmesinin delllerindendir . " (Rum:2 1 )