Bir daha anlıyoruz ki, kalbin milleti yok, acının yabancı dili yok, merhametin sınır dışı yok, yakarışın vize zorunluluğu yok. Hem ayrıca, bir de Shakespeare’in dilinden bir kez daha anlıyoruz ki... dünyaya fit olmaya değmez:
Vazgeçtim bu dünyadan, tek, ölüm paklar beni
Değmez bu yangın yeri avuç açmaya değmez
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru
O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış
Ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın
Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen’e
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama
Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.
" Merhametin dili insanın kendi vicdanıdır.
Vicdanını dinlemeyen, duymayan ve okumayan kitapları da okumaz, duymaz ve dinlemez.
Merhametine kulak vererek söylediklerimi oku.
Çünkü merhametli insanlar sayesinde döner 'dünya'."
Kaldı ki, gerçek merhametin karşılık beklemek gibi bir açmazı yoktur. Merhamete kötülükle mukabele edilmesi, merhametin karşılık beklediği yerde sarsıcı olur. Vahyin ışığındaki merhamet algısı "İyilik yap denize at ; balık bilmezse Halik bilir." anlayışında kendini bulur.
DİB Evliliğe İlk Adım (Alıntılar)
Eş olmak; biri diğeride tükenmeyen, her ikisi de varlığını koruyan ama birbirinden de uzağa düşmeyen iki gönül olmak demektir. Sayfa 3
İki ayrı gönül, iki ayrı ömür nikahla bir araya gelir. Kadın ve erkek evlilik yoluyla sükun ve mutluluğa kavuşur. Allah, evlilik yoluyla eşler arasında sevgi, şefkat, merhamet,
‘Ruhumun feri söndü. Kimse beni görmüyor, feryadımı da duyan yok’. Depresyon bir boşluktan baş aşağı düşmekse eğer, bir el uzansın ve acısına dokunsun istiyor. Sanki ona değecek bir göz zamanı durduracak, filmi geriye saracak ve bize olan biteni baştan anlatacak. On dört yaşında fidanını toprağa vermiş, en zor yerden almış yarayı. Dünyanın
Toprak uzakta kaldı. Sanki bir otobüsün içindeyiz ve güzellikler/incelikler birer ikişer geride kalıyor. İnemiyoruz da. Peki, nereye gidiyoruz? Müşteri memnuniyetine, tüketim çılgınlığına, piyasa şartlarına, rekabet dünyasına, kendini göstermenin/ispatlamanın biçimsizliğine. Özetle harflere değil, rakamlara. Hürmet ve merhamet duygusunu yitirdiğimiz o yere.
Hayata bakıp da hayal ettiklerimiz bir anlamda derdimiz, kimliğimiz oluyor. Kumaşımızı; önceliklerimiz şekillendiriyor, işliyor. (...)
İnanıyoruz ki kalbin dili; merhametin, samimiyetin, hak ve hakikatin temsilcisidir.