"Ben romanlarımı Kürtçe yazma konusunda bilinçli bir karar verdim. Çünkü anadilim Kürtçe. Ben seçmedim. İnsanlar anadillerini seçemiyorlar. Bir dille doğuyorsunuz. Ben de Kürtçe'yle doğdum ve Kürtçe'yle büyüdüm. Hayata ilişkin ilk bilgilerim, ilk yargılarım, ilk ölçülerim Kürtçe'yle oldu. ... Yurtdışında roman yazmaya karar verdiğimde üç tane dil vardı önümde: Kürtçe, Türkçe, İsveççe. ... Ben Kürtçe'yi tercih ettim. ... ahlakî bir sorumluluk duydum Kürtçe'yle ilgili olarak. Çünkü Kürtçe yasak. Bunun altını çizmek gerekli. Eğitim dili olarak, kamu dili olarak yasak, resmî dil olarak yasak. ... eğitim, medya, radyo-televizyon dili olarak yasak. Ahlakî olarak bunun çok yanlış olduğuna inanıyorum ben. Sadece Kürtçe'yle ilgili değil, bütün dillerle ilgili. Çünkü bu diller insanın ihtiyacı sonucu ortaya çıkmıştır. İnsanın kültür mirasının çok önemli parçalarıdır. Bunların yok olması, insanlığın yok olması anlamına gelir. İnsanlığın, vicdanın, merhametin yok olması anlamına gelir." Mehmed Uzun
Ölen ve sefalete terk edilen diğer insanlar kötü çekilmiş bir filmin oyuncuları olarak seyrediliyordu. Ancak bu, film değil hayatın ta kendisiydi. Merhametin mesafeleri aşan gücü belki dünyayı kötülüklerden arındıramazdı ama iyiliğin ışığını çoğaltabilirdi.
‘Ruhumun feri söndü. Kimse beni görmüyor, feryadımı da duyan yok’. Depresyon bir boşluktan baş aşağı düşmekse eğer, bir el uzansın ve acısına dokunsun istiyor. Sanki ona değecek bir göz zamanı durduracak, filmi geriye saracak ve bize olan biteni baştan anlatacak. On dört yaşında fidanını toprağa vermiş, en zor yerden almış yarayı. Dünyanın
İnsan bir yönüyle bencildir. Merhametin zıttı egoizmdir. Bu iki duygu, tahterevallinin iki ucu gibidir. Merhamet arttıkça bencillik, bencillik arttıkça merhamet azalır. İnsan iç dünyasında bunlardan hangisini beslerse o yöndeki hisleri gelişir.