Gençken okumuştum Büyük Umutlar’ı.
Konusunu bilsem de unuttuğum çıkarımlarımla yeniden okudum.
Asıl okuma hep ikinci okumalarım oluyor aslında.
Sürpriz bir şeyle karşılaşmıyorum,her şey tanıdık,üstelik karakterleri daha iyi anlıyorum.
Kitapta Victoria dönemi,
gotik ortamlar hep ilgi çekici...
Hüseyin Rahmi’nin İstanbul tanıklığının,Londra tanıklığı karşılığıdır diyebiliriz Charles Dickens için.
O dönem Londra’da emeğe,işçiye önem veren sınıfın geliştiği,eşitsizliğin,yoksulluğun zirvede olduğu dönem.Yazar halkın yaşadığı yoksul yaşamı gözlemleyip,sınıfsal durumları gözlemleyip sizi 19.yüzyılın Londrasının sokaklarında,şehrin insanlarının arasında,yaşamlarına tanık ederek dolaştırıyor,bir başka zaman ve başka bir coğrafya da daha iyisini bulamayacağınız canlı bir yaşamın içinde buluyorsunuz kendinizi...
İnsana dair sevgi,merhamet,gurur,
utanç,vefa,dostluk,aşk,yardımseverlik,
iyilik,kötülük ne kadar duygu ve davranış varsa harmanlayıp ben olağanüstü diyorum buna,
ustaca yazmış yazar.
Baş karakter Pip’in inişli çıkışlı,
umutlarla,hayal kırıklıklarıyla dolu çocukluk ve yetişkinlik hikayesinin sonunda gri olan her şey aydınlığa çıkıyor.Duygusal anlamda beni çok etkileyen kitaplardan biri ve hep en sevdiklerim arasında olacak!..
Bir de Pip’in deyimiyle ‘gerçek insan’ olan iyiliksever Joe var kitabın başından sonuna kadar kalbimize iyi gelen.Unutulmaz!..
Kalın bir kitap kaç mevsim,kaç duygu,kaç düşünceler geçiyor ama ödülü eşsiz bir mutluluk.
Edebiyat da mutluluktur zaten.
Okumayan varsa bu Dünya klasiği mutlaka okunmalı!
#büyükumutlar#charlesdickens