Kitapların her zaman bin bir dünyaya açılan kapı olduğunu savunurum. Galiba bu yüzden de okuduğum her kitapla birlikte evrenin dört bir yanında yolculuğa çıkarım. Satırları okurken karakterleri gözümde canlandırmak, hatta onları çok sevip bağrıma basmak en sevdiğim şeylerden biridir. Bütün bu bel bağlamaların bir sonucu olarak, biten her kitapla birlikte birazcık ben de biterim. Aslında bu bir döngü. Zümrüd-ü Anka kuşunun küllerinden yeniden doğması gibi. Bitirdiğim her kitapta, içimde sakladığım o minik karakter ölse de, başladığım bir diğer kitapta farklı birinin suretinde yine içimde var oluyor. Her seferinde adı, cinsiyeti ve düşünceleri değişiyor. Ama hamur yine aynı hamur. Hiç gitmeyecek olan tek şey, benim kitap okurken ki karakterlerle bütünleşme hevesim. Hepsi bu.