Halbuki ben, toprağı kadın sanırdım. Meğer hikaye yanlışmış; aslında deniz kadın, kara erkekmiş. Kara sağlam, ciddi, ağırbaşlı dururmuş; deniz her gece kendisini gider karaya vururmuş. Kara da, öyle, hep sessiz, sakin görünürmüş; ama gece gündüz denizin yanında durur, tek başına, mağrur duruyor gibi görünse de aslında denizin dibinden bir an bile ayrılamazmış. Deniz gidip gidip gelir karaya vurur, veya her yeri dolaşıp sonunda su halinde toprağa geri dönermiş.
Uzun bir yolculuktan sonra eve dönmek gibisin.
“Eve geri dönmek “gibisin…
Düştükten sonra tekrar kalkmak gibisin. Kitabın kapağını ilk kez açmak gibisin. Uykuya dalmak, bir anda dalıvermek gibisin.
‘İnsanlar gariptir, bazen iyilik yetmez insana. Sırf çok iyi olduğu için kaybeden çok insan tanıyorum. Haklı olmak, iyi olmak, her zaman beraberinde kazanmayı getirmez.’