Evet belki anlatılanların çoğunu biliyoruz. Ancak idrak edebilmek ve özümseyebilmek için bazen bildiklerimizi ruha dokunacak şekilde duyabilmek gerek.. Karakoç ben diliyle aslında içimizi konuştururken aynı zamanda içimizde farkında olmadan unutulmaya yüz tutmuş duyguları da gün yüzüne çıkarıp galeyana getiriyor.
Nasıl ki imanın şartları amentü duasında toplanmışsa Karakoç’ta İslamı yeniden canlandıracak diriliş neslinin yani bizlerin özelliklerini bu kitabında bir amentü edasıyla bizlere sunmuş.
Bir solukta okuduğum için kitap bittiğinde uzunca bir zaman sindirebilmem adına tadı damağımda kaldı ve o keyfiyetin geçmesini istemedim açıkçası, her cümlesini ayrı ayrı özümsemek istedim. Evet bir solukta okunabilen bir eser ama kesinlikle bir yudumluk değil. Sanırım zaman zaman içerisinden kısa kesitleri ruhuma nakış ederek okuyup bir süre daha elimden düşürmeyeceğim bu az ama öz eseri.
“İnsanın kendini bilmesi, insanlık tarihini, yani nereden geldiğini anlamasıyla başlar. Geldiği yeri bilmeyen, gitmesi gereken yeri de bilemez ve bilinmezlik içinde kaybolmuş biri, insan olamaz.”
Bizden habersiz bir sürü iyilik olurken bizden habersiz olan kötülüklere saplanıp yaşıyorduk belki de hayatımızı. Odaklandığımız her şeyi düşündükçe çoğaltıyor, dünyamız yapıyorduk.