Kendini inandığı davaya adayan bir adam…Aslında bir roman olduğunu düşünerek başladım bu kitaba meğer Şevket Süreyya’nın hayat hikayesiymiş…
Osmanlı’yı yeniden diriltmek üzere öğretmen olarak yola çıkan sonra I. Dünya savaşı patlak verince cepheye gönderilen, savaş bitince ülkesine dönmesi gerekirken Kafkas’ı bırakamayıp orada savaşmak için kalan, savaşta Aydemir’in hikayesiyle kendini ayakta tutan kendini o roman kahramanıyla özdeşleştirdiği için bu soyadı alan Şevket Süreyya Aydemir’in hikayesi…
Bununla da kalmayıp Kafkas’dan Azerbaycan’a geçip orayı da bir aşk uğruna terk edip Batum’a geçmiş, komünizmi benimsemiş, bu uğurda Nazım Hikmet’le Rusya’ya gitmiş, düşüncelerini yaymak için Trabzon’a gelmiş, tutuklanmış, serbest kalmış, yetmemiş tekrar tutuklanmış, tekrar salıverilmiş tüm bunlardan bıkınca Anadoluya öğretmenlik yapmak için yerleşmiş, vekillikten kovulmuş, bunun üzerine emekli olup köşesine çekilmiş kendini ararken kendine dönmüş, Suyu Arayan Adam…