Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Birilerinin ayağına bastınız mı? Çıkarına dokundunuz mu adalet duygusu içi boş bir laftan ibaret kalıyor. Bunu öğretti hakim bana insanlar ve çıkarları bütün mesele bu.
Asıl mesele tutkunu "keşfet" değil, tutkunu "geliştir" olmalı.
Reklam
Aşka ait her mesele, yalnız onunla, onun içinde hallolunur. Aşk kendisine dışarıda ne hedef, ne de vasıta arar. Dışarıdan himayeye de ihtiyacı yoktur. Bir sömürge değil, muazzam bir imparatorluktur o.
Sayfa 164
Bugün yirmi yaşında bulunan bir genç kollarını sıvayıp çok emek ve sabır isteyen işlere başlamazsa önündekiler gibi boşu boşuna yaşlanacaktır,hem şimdikilerin ihtiyarlayışlarından çok daha çabuk.
Bir insanın yetişme süresinin dörttte biri kadar zaman içinde toplumda hem siyasi durum,hem iktisadî konum hem de doğal ve teknolojik çevre değişiyor.Gençler tam kendilerine mahsus bir duyarlılık içinde olacaklarını hissettikleri anda “eşya”nın alışılmadık yeniliği karşısında bocalıyor ,bir çeşit ihtiyarlığa sürükleniyorlar.
Mesele Yeğen
Bu gün çok konuştum ve yarın bunu düşünmem lazım diyorsan ortadoğulusun.
Reklam
Çukur
Modern Kore edebiyatından Çukur! Biraz farklı kültürlerin edebiyatını tanımak hevesiyle önce Japon edebiyatına sardım. Haruki Murakami, Osamu Daza falan derken oradan Arap edebiyatına atladım. Necip Mahfuz, Nizâr Kabbani filan... Sıra geldi Kore edebiyatına. Aradığımı buldum mu, tartışılır. Adının hiç de önemli olmadığı bu çekik gözlü
… Diri olmak yeter yaşamak dediğimiz muammadan heyecan verici bir tad almak için.
Kitabe-i Seng-i Mezar
Hiçbir şeyden çekmedi dünyada Nasırdan çektiği kadar; Hatta çirkin yaratıldığından bile O kadar müteessir değildi. Kundurası vurmadığı zamanlarda Anmazdı ama Allahın adını, Günahkar da sayılmazdı.
Meselelere ve sorunlara ideolojik yaklaşmak her durumda haklı olduğuna inanmaktır. Bu durumda haklı çıkmanın çok kolay bir yolu var. Eğer her zaman muhaliflerinizin kusur ve eksikliklerini görürseniz daima kendinizi haklı çıkarabilirsiniz. Böylece muhalif olduğunuz düşünceyi tamamen reddettiğiniz için siz otomatikman iyi olmuş olursunuz. Yani ideolojik bir bakış açısı her zaman haklı çıkabilmek için daima muhaliflerinin eksik, olumsuzluk ve kusurlarını görür. Bu yüzden sıra asla kendisine gelmez. Bence ülkemizdeki en önemli mesele ve sorun budur! Mutlu ve erdemli bir insan olmayı istiyorsak bu tarz bir bakış açısından vazgeçmeliyiz!
Reklam
520 syf.
5/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Spoiler
Orhan Pamuk'un okuduğum ilk kitabıydı. Sanırım son da olacak. Olay akışı üzerinde durmayacak, karakterler üzerine yazacağım. Kitapta olayların etrafında döndüğü üç ana karakter mevcut: Kemal, Füsun ve Sibel. Bu karakterleri diğerlerine nispeten daha iyi tanıyoruz. Kemal otuz yaşında, üst sınıfa mensup, eğitimli -her ne kadar yaptıklarıyla tezat oluştursa da- bir karakter. Sibel de yine Kemal ile aynı sosyal sınıfa mensup. Füsun ise bu iki karaktere zıt olarak, alt tabakadan, lise düzeyi eğitime sahip, pek de zeki olmayan bir kız fakat güzel. Kemal Sibel ile nişanlı. Füsun Kemal'in uzaktan bir akrabası. Kemal'in Füsun'da gerçekten ne bulduğunu, neden sekiz yıl boyunca onurunu hiçe sayarak onun peşinde dolaştığını, Füsun'un bir hiç uğruna intiharından sonra onun için müze yaptırdığını ve daha nicesini asla anlamayacağım. Füsun'un güzel olduğu kitapta gözümüze sokuluyor fakat başka herhangi bir meziyeti göze çarpmıyor. Kemal'i sevdiğini de düşünmüyorum. Olur da Kemal kocasının senaryosuna para yatırır, kendisini de artist yapar diye sekiz yıl boyunca Kemal'in etrafında dolaşmasına izin verdi. Kemal apaçık şekilde kullanıldı, işinden ve arkadaş ortamından soyutlandı. Füsun ise eşinden boşanıp Kemal ile evleneceğinde bile pek çok şey talep etti: düğünün Hilton'da olması, Avrupa gezisi... Kemal ve Füsun karakterini pek gerçekçi bulamadım. Bir başka mesele de bazı konuların bıktıracak derecede tekrarlanması idi: bekaret, Avrupailik, medenilik, çağdaşlık, sevişmek... Bu ve buna benzer birkaç kelime ile "Masumiyet Müzesi" özeti yapmak mümkün sanıyorum.
Masumiyet Müzesi
Masumiyet MüzesiOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 202241,2bin okunma
Ama zaten dünyanın bütün nefret suçları da simgesel temelli değil miydi? Kurbanlar katillerin gözünde her neyi simgeliyorsa, o yüzden saldırıya uğramıyorlar mıydı? Kişisel bir mesele değildi nefret suçu. Nesnel bir şiddetti. Kurbandan nefret etmek için, onu şahsen tanıyarak zaman kaybetmeye gerek yoktu. Havada uçuşan genel nefretten bir kaç doz koklamak yeterliydi.
Meseleleri mesele etmezsen, mesele kalmaz.
“Mesele uyum,mesele denk gelmek, mesele birbirine iyi gelmek. İşte tüm mesele bu”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.