İslâm devletini ilimle ayakta tutmaya çalışan basiretli idareci NİZÂMÜ'L-MÜLK Hasan Sabbah'ın adamı da, fazla zorlanmadan Nizamü'l Mülk'ün huzuruna çıkmıştı. Tek kelime söylemeden, bu değerli idareciye yaklaştı ve âniden kolundan çıkardığı zehirli hançeri saplamağa başladı. Askerler yetişip bu sapık fikrin kölesi olmuş adamı paraladılar. Fakat, iş işten geçmişti. Nizamü'l Mülk'ün ismi vefatından sonra, asırlar boyunca yaşayageldi. Onun kurduğu medreseler, daha sonraki İslâm devletlerinin eğitim sistemine örnek teşkil etti. Devleti daresine dair sözleri, tavsiyeleri, fikirleri de, asırlar boyunca Müslüman idarecilere rehber oldu, her zaman hayırla yâdedildi...
Sayfa 71
Hüccetü'l-İslâm İMAM-I GAZALİ
Sabah namazını kıldıktan sonra, yakınlarına seslenerek kefenini istedi. (Kefenini çok önceden hazırlatmıştı) Yakınları şaşırmıştı. Ozamana kadar, "Hüccetü'l-İslâm" hiç böyle bir talepte bulunmamıştı. Bir hikmete binaen söylediğini anlayarak derhal getirdiler. İmam-ı Gazali, kefeni aldıktan sonra öpüp başına koydu. Yüzüne gözüne sürdü. Daha sonra şöyle dedi: "Ey benim Rabbim ve Mâlikim, emrin başım, gözüm üstüne!" Bu sözleri işiten yakınları, talebeleri bu büyük âlimin dünyaya veda edeceğini hissederek böyle dediğini anlayıp, gözyaşı dökmeğe başladılar. İmam-ı Gazali ise elinde kefen kıbleye döndü. Ayet-i kerimeler okudu, tekbir getirdi, kelimei tevhîdi devamlı sûrette tekrarlamağa başladı. Daha sonra secdeye varırcasına yüzü koyun uzandı. Yakınları, bir müddet beklediler, bir hareket göremeyince tutup kaldırdılar. Büyük âlimin Ruhunu Rahman'a teslim etmiş olduğunu görerek ağlaşmağa başladılar. Dilinde Lâfzullah ile Bekâ âlemine göçen İmam-ı Gazali, geride kendini ebediyyen unutturmayacak beşyüzden fazla eser bırakmıştı.
Sayfa 53
Reklam
Bedir hakkinda Ebu Süfyan b. Haris, oluo bitenk hülâsa olarak anlattı
"Vallahi, biz, o cemaatla karşılaşınca, bozguna uğradık. Onlar da kimimizi öldürdüler, kimimizi de esir ettiler. Fakat, ben halkı kınamam ve ayıplamam. Zira, kır atlara binmiş, ak benizli bir alay süvari ile karşılaştık ki, onlara karşı koymak mümkün değildi!" Orada bulunanlardan, Hz. Abbas'ın kölesi Ebû Refi' bu sözleri duyunca heyecanla atıldı: "Vallahi, o gördüğün süvariler, melekler idi."
Sayfa 43
Bu dava burada bitmeyecek, gelecek nesiller, bu davayı tahakkuk ettireceklerdir.
Ölünce beni öyle bir yere gömün ki, sırtım dağlara dayansın, kucağıma denizi verin, daima donanma göreyim.
Reklam
208 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Ergun Göze / Meşhurların Son Sözleri. Ergun Göze, 1931 yılında Sivas'ta doğdu.  İlk ve orta öğrenimini Sivas'ta tamamladı.  Yükseköğrenimini,  İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini tamamladı.  Arkadaşları ile birlikte İstanbul Babıali’de bir Yayınevi kurdu.  Daha sonra serbest avukatlık yapmaya başladı.  İlk dergisi Ölçüyü çıkardı.  Eserlerini burada yayınladı,  daha sonra yazılarını kitaplaştırdı.  Yazar sırasıyla, Son Havadis Gazetesinde fıkra ve makale yazarlığı yaptı.  Ardından Sabah gazetesi ve Tercüman Gazetesi de yazılarını yayınladı.  TRT’de haber yorumculuğu ve Boğaziçi Yayınları'nda yayın editörlüğü yaptı.2009 yılında vefat etti. Kitap ilk defa 1961 yılında yayınlanmış, dördüncü baskısı genişletmiş olarak 1983 yılında yayınlanmıştır. Devlet başkanlarından şehzadelere, askerlerden sahabelere, velilerden sanatkarlara, filozoflardan politikacılara, bilginlerden değişik statüdeki insanlara toplam 182 meşhurun son sözleri derlenmiştir. Son bölümde ise dünyanın en meşhuru Peygamberimiz Hz. Muhammed'in veda hutbesinden alıntılar yapılmıştır. Yazar, kitabın Son Sözler Ansiklopedisi haline gelmesini düşünmektedir. Meşhurların kısa hayat öykülerinin de verildiği kitap, okuyucuyu düşündürecek niteliktedir. #Kitapşuuruinsanlıkşuurudur.
Meşhurların Son Sözleri
Meşhurların Son SözleriErgun Göze · Cihan Yayınları · 198319 okunma
Dervişin biri, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra bir köye ulaşır. Karşısına çıkanlara, kendisine yardım edecek, yemek ve yatak verecek biri olup olmadığını sorar. Köylüler, kendilerinin de fakir olduklarını, evlerinin küçük olduğunu söyler ve Şakir diye birinin çiftliğini tarif edip oraya gitmesini salık verirler. Derviş yola koyulur, birkaç
Can bedenden çıkmayınca
"İnsanoğlu bir tuhaftı. Barış Manço 56 yaşında öldü diye şok'a girenler vardı. Halbuki 6, 16, 36, 46 yaşlarında da, her an, her saniye ölüm gelip kapıyı çalabilirdi. Hiç kimse ne vakit öleceğini bilemezdi. En akıllıca yapılacak davranış her an ölüme hazırlıklı olmaktı. Manço'nun şu sözleri herkesin kulağında çınlamaktaydı: Unutma ki Dünya fani, Veren Allah alır canı..."
Sayfa 250 - Cihan YayınlarıKitabı okudu
126 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.