Akşam mektebin salonunda bir müsamere verilecekti. Buraya herkes davetli idi. Sen de gittin. Arkadaşlarından çokları müsamereye iştirak ediyorlardı... Muallim seni nedense almamıştı. Bakalım, neler olacaktı? Herkes merakla bekliyordu. Nihayet perde açıldı. Bir köşede göbekli, kalın boyunlu bir hoca minderin üzerinde oturmuş, sallana sallana bir şeyler okuyordu. Elinde meşin kaplı bir kitap vardı, Kur'an-ı Kerim'di galiba. Hem okuyor, hem de arada sırada geyiriyor, her geyirişinde "estağfurullah!" diyordu. Hocanın hemen başının üzerinde bir falaka, diğer köşede de çerçeve içinde âyet yazılı bir levha asılı duruyordu. Derken odayı pejmürde kıyafetli, burnu sümüklü bir sürü çocuk doldurdu. Çocuklar ezile büzüle hoca efendinin karşısında diz çöktüler. Hoca gâh kitaba, gâh öfkeli öfkeli çocuklara bakıyordu. Sık sık geyiriyorhemen arkasından basıyordu: "Estağfurullah"! O kadar kerih, o kadar iğrenç vaziyetler alıyordu ki adama bakıp da tiksinti duymamanın imkânı yoktu. (Tabiatıyla bütün bunlar Müslümanlığı ve onu temsil edenleri tezyif, tahkir etmek, halkın gözünden düşürmek için ustaca tertip edilmiş oyunlardı.)