ağustos ayında indim bu şehre.
kırlarında çiçek toplamaya,
çeşmelerinde su içmeye,
denizinde nefes almaya,
indim.
gördüm,
kırlarında otları,
çeşmelerinde susuzluğu,
denizinde boğulmayı gördüm.
mevsimler geçsin,
havalar açınca
çiçekler de yeşerir
çeşmelerinden sular akar
denizinde nefes alırım dedim.
dedim ve aldandım.
çok mevsimler geçti,
güneş yüzünü gösterdi bu şehre
çiçeklerini yeşertti bu şehrin
çeşmelerinden suları akıttı
denizinde herkeslere nefes aldırdı
benim şehrim değilmiş bu şehir o zaman anladım.
benim şehrim neresi ya rab
benim şehrim neresi ?
mesude t.
bir göğüs, başımı yaslamaya
bir etek, gözyaşı dökmeye
âh ey aşk acısı nedir bilmeyen
kıskanıyorum, seni de gönlünü de
yere atıp kırıyorsun sonunda
umudun sıçrasını
öylesine mağrursun ki
söndürüyorsun gönüldeki sonsuz alazı
Platon'un bize özet olacak çarpıcı bir öğüdü var:
Bu yolu hakkınca yürümek isteyen biri gençliğinde güzel biçimleri ziyaret ederek başlamalı; eğer ilk başta eğitmeni tarafından, yolu ona bu güzel biçimlerden sadece birini sevecek şekilde doğru olarak gösterilirse, bu tek sevilenden doğru ve güzel düşünceler yaratacaktır; ve sonra, o tek olanın biçiminin güzelliğinin bir diğerinin güzelliğine benzer olduğunu ve her biçimdeki güzelliğin tek ve aynı olduğunu kendi kendine algılayacaktır.
Evrenin yaratılışında olduğu gibi, düzen düzensizlikten, biçim kaostan doğup geliyor. Coşku duygusu, ne kadar hafif olursa olsun, bu yolla varlığa katılımımızdan kaynaklanıyor. Paradoks şu ki, aynı anda sınırlarımızı da daha canlı yaşıyoruz.
Hastaların büyük çoğunluğu kendilerini, anababaları tarafından dayatılan aşırı ve katı sınırlamalarla engellenmiş ve boğulmuş gibi yaşıyorlar. Terapi için gelme nedenleri arasında ilk sırayı, tüm bu sınırlanışların fırlatılıp atılması gerektiği kanaati alıyor. Ne kadar basit olursa olsun, kendiliğindenliğe doğru olan bu itkinin terapist tarafından değerlendirilmesi gerektiği ortada. Insanlar, herhangi bir etkili biçimde bütünleneceklerse, bir yasaklar yığını altında yitmiş olan kişiliklerinin "yitik” yanlarını tekrar ele geçirmeliler
Sınırlar, onlarsız akan bir nehrin yerküre üzerinde yayılıp gideceği ve nehrin onlarsız hiç olamayacağı kıyılar gibi gereklidirler – yani, nehir akan su ve kıyılar arasındaki gerilimle kurulmuştur.
Şiirin içinde barındıracağı ‘varlık’ ‘yokluk’tan türer, şairden değil. Ve şiiirin sahip olacağı ‘müzik’ şiiri yapan bizlerden değil, sessizlikten gelir; tıklatmamıza cevaben gelir.