Sodom ve Gomore.Yaptığı fenalıklar ve azgınlıklar nedeniyle Tanrı tarafından gazaba uğrayan iki şehir. Yakup Kadri, düşman işgali altındaki İstanbul'u bu şehirlere benzetiyor.
Memleket büyük bir harpten perişan bir vaziyette çıkmış ve bütün imkanları düşman ordularının kontrolü altına girmiştir. İstanbul'a odaklanıyoruz. İstanbul'da her tarafta
Monna Rosa, siyah güller, ak güller;
Gülce’nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister;
Ah, senin yüzünden kana batacak,
Monna Rosa, siyah güller, ak güller!
Ne ölü ne sağ bir yaşamın kahramanı Zebercet...
Anayurt Oteli'nin işletimini askerden döndükten sonra babasından devralan Zebercet'in yalnız hayatında kendine göre düzeni, sıkıntısız bir geçimi vardır var olmasına ama Zebercet'in hayatında maddiyattan öte bazı eksiklikler vardır. Bu eksiklikleri dönem dönem çeşitli şeylerle doldurmaya çalışsa da
çukurova'ya inip o yılın pamuğunu toplamak...bölgedeki köylüler için asıl geçim kaynağı. bir de pamuk bolsa işte o zaman gör. hepsinin hayalleri vardır oradan gelecek olan parayla. kimi iyi bir binek satın almak ister, kimi iyi ve gösterişli giyitler, kimi çoluğunun çocuğunun karnını doyurmak, üstünü başını giydirmek ister. tabi ki daha öncesinde
"En eski çağlardan beri müneccimler bunu hep ilan etmişler ve yalan da söylememişlerdir.Dört şehir, Semerkant,Mekke, Şam ve Palermo isyan yıldızı altında doğmuştur! Yöneticilerine asla kendiliklerinden boyun eğmez, olsa olsa zorla hizaya sokulurlar, kılıçla çizilmedikçe hak yoluna girmezler. Peygamber Mekkelilerin kibrini kılıç zoruyla alt etti. Ben de Semerkantlıların kibrini kılıç zoruyla yeneceğim!"
"Elimdeki yeşilcecik ot,sana diyorum, kimseciklere demiyorum. Üstlerine alınmasınlar. Yeryüzünün süsü, toprağın canısın sen. Doğmaz ölmezsin, güneşe bulaşır, dağ dağ, düz düz parlarsın. Dünyanın gözüsün. Yeşilcecik ot, benim elim, ayağım tutarken, şu koca yokuşu da çıkmışken ben yürür de giderim. Kimsecikler yerinmesin. Sevinsinler, sırtlarına binecek değilim. Yeşilcecik ot, dur şurada da şu yokuştan aşağı bak. Gözün kararır. Bu yokuşu çıkan şu düz yolu yürüyemez mi? Ben yürüyorum sen sağlıcağlan kal yeşilcecik ot!"
Elim ayağım tutmuyor.Her adım attıkça belim bıkınım kırılıyor. Şu kocalık batsın. Kapıya konacak mal değil. Kocalık demek rezilliğin büyüğü.....................................
Dizlerim tir tir, zangır zangır eder,zelzeleye tutulmuş gibi. Bir de ağrır, bir de çekilir ki... Canımdan usandım. Adam kocamamalı yavru,ölmeli."
"Kralına karşı haklı olan bir vekil,kocasına karşı haklı olan bir kadın,subayına karşı haklı olan bir nefer;bunların hepsi iki kat cezaya çarptırılmaz mı? Zayıflar için, haklı olmak bir suçtur."