"Bu konuşmanın ardından psikoterapinin nasıl işe yaradığını öğrenmenin ne kadar imkansız olduğunu düşünmeye daldım. Biz terapistler, çalışmalarımızda ince bir ayarı tutturabilmek ve hedefi gözünden vuran birer ampirist olmak için uğraşır dururuz. Hastamızın bağlanma öyküsündeki veya DNA dizilimindeki bozuk kısımları tamir edebilmek isteriz. Oysa çalışmalarımızın gerçekliği bu modele uymaz ve genellikle, hastalarımızla çıktığımız keşif yolculuğunda doğaçlama yapmak zorunda kaldığımızı fark ederiz. Eskiden bu duruma sinir olurdum ama şimdi, altın çağım dediğim dönemde, insan düşüncesinin ve davranışının ne kadar öngörülemez ve karmaşık olduğuna hayret ederken, kendi kendime sessizce ıslık çalıyorum. Şimdi, belirsizliğin karşısında titremiyor, her şeyin belirli olduğunu varsaymanın kibirden ibaret olduğunu görebiliyorum."
"Belirtiler ortadan kalktığında ve hastalar eski dengelerine kavuştuğunda bu soru terapide gündeme gelir. Durma vakti geldi mi? Belirtilerimin geçmesi yeterli mi? ... Bu belirtileri doğuran kişiliği, yaşam tarzını değişmeye çalışmamız gerekmez mi?"