Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İnsan Nedir?
Dünyaya gelen herkesin belli bir hayat tarzını kabul etme ihtiyacı inkâr edilmez bir gerçektir. İnsan bir dere veya nehir değildir ki, yalağı, akış yönü, iniş ve çıkışları önceden belirlenmiş olsun. İnsan bir ağaç değildir ki, tabiat kanunlarına bağlı kalsın. İnsan bir hayvan değildir ki, sadece içgüdüsü ve önsezisiyle yasayabilsin.
Bilgisiz ve cahil kimseler, dinin, kullarla Allah arasında özel bir mesele olduğunu, bunun camiye, türbeye, tekkeye, ibadet ve merasime kadar sınırlı olduğunu sanıyorlarsa da kendilerini fazla suçlamamalıyız. Fakat asıl hayret ettiğimiz ilim ve irfan sahiplerinin tutumudur.
Reklam
Her konuda tek başvuru kaynağı...
Her şeyin değeri, varılacak bu hedefe göre tâyin edilir. Her şeyin değer ölçüsü budur Bu nihaî ve merkezi noktaya varılmasına yardımcı olan her şey kabul edilir, yardımcı olmayan, hatta mani olan her şey reddedilir bir yana bırakılır. Bu değer ölçüsü, bir ferdin en küçük ve önemsiz sorunlarından toplumun en büyük ve çetin meselelerine kadar aynı şekilde geçerlidir. Bu değer ölçüsü, bir insanın yemede, içmede, giyimde, kuşamda, cinsi münasebette, alışverişte, sohbette ve konuşmada, kısacası, hayatın bulun alanlarında sınırlarını belirler ve böylece doğru yolu terk edip kötü yola düşmemesini sağlar.
İslâm diyor ki, bu muhtelif, münasebetler ve bunların muhtelif şekilleri arasında ne kadar iyi denge kurulursa, insan o kadar mutlu ve müreffeh olabilir. O halde, kul ile Allah, kul ile kul ve kainatın bütün varlıkları ile kul arasındaki münasebetler birbirini tamamlayıcı niteliktedir.
Dünyadaki hayat bir imtihan süresi olduğu için burada ne hesaplaşma var ne de ceza. Burada insanlara verilenler, iyi amelin bir ödülü değil, imtihan malzemeleridir. İnsanın karşılaştığı zorluk ve çektiği eziyetler kötü bir amelin cezası değil, onun bağlı bulunduğu tabiat kanununun birer icaplarıdır.
Gelin Değiştirelim Bu Dünyayı
Mazi, hål, istikbal. Bu üç kelime hayatımızda çok önemli bir yere sahiptir. Bunlardan başarımıza katacağımız değerler vardır. Ayrıca gençliğimizde olduğu kadar yaşlılığımızda da ideallerimizin olması lazım. Yaşlandıkça ideallerimizden vazgeçmemeliyiz. On beş yaşında ne kadar diriysek, otuzumuzda, kırkımızda, ellimizde de öyle olmamız lazım. Bedenen yıpransak bile ruhen kendimizi diri tutabilmeliyiz. Çünkü dünya en çok ideallerinden vazgeçenlerin kaybettikleri yerdir. İdeal sahibi insanlar gençliklerinde coşkun bir ırmak gibidirler; akarlar, yaparlar, kurarlar, değiştirirler. Hemen hemen her genç şöyle düşünür. Ben bu dünyayı değiştirmeliyim. Rahmetli Mevdudî'nin eserlerinden birinin adı Gelin Bu Dünyayı Değiştirelim'dir. Çok severim bu ismi çünkü değişmeye, değiştirilmeye ihtiyacı var dünyanın. Gençliğimde ben de çokça kullanırdım "Gelin bu dünyayı değiştirelim." ifadesini. Lakin dünyayı güzel bir şekilde değiştirmek isteyenler bir araya gelip örgütlenemedikleri için, dünya arzu ettiğimiz biçimde değişmiyor. Sonunda değişen biz oluyoruz ve dünya bildiğimiz şekliyle devam ediyor.
Sayfa 43 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İSLÂM'DA NEDEN KÖLELİK VARDIR?
Bugün, esir mubadelesi (esir takası) sistemini tanımıyan ve elinde bulunan müslüman esirleri hiçbir bedel ve şart karşılığında bırakmaya yanaşmayan amansız ve inatçı bir düşman devletle karşılaşmamız gayet olağandır. Binaenaleyh, şayet İslam, her halükârda esirleri serbest bırakma prensibini uygulamaya kalkışacak olursak bu, aklı birazcık eren
İSLAM KÖLELİĞE NİÇİN VE NASIL MÜSAADE ETMİŞTİR?
SORU: İslami düzeninizde, müslümanların, harp esirlerinden köle ve cariye edinmelerini mubah görüyor musunuz? Yine, sizce, müslümanların ellerindeki köle ve cariyelerin alıp satmaları caiz midir?Keza, müslamanların, kendi karılarına ilaveten, hiçbir sayı tahdidi koymaksızın bu cariyelerden istifade etmeleri sizce mubah mıdır? Bugün bazı ülkelerde
Ey iman edenler! Adil şâhidler olarak Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adâletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvâya daha yakındır. Allah’tan korkup sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır.
Sayfa 461
Hz Muhammed (S.A.V)
Dünya insanlarının fikir ve hayallerini vehimler, batıl itikat ve ruhbanlıktan gerçekçiliğe ve dürüst bir dünyacılığa çeviren insan O’dur. Mu’cize ve keramet isteyen dünyaya, akıllara durgunluk veren gerçekleri öğreten ve aklı ölçüler kullanmayı telkin eden O’dur. ̂ İnsanların, cehalet ve vehameti terk edip, gözleriyle Allah’ın kudreti ve tabiatın sırlarını görme zevkini sağlayan O’dur. Hayal âleminde yaşayan, olur olmaz şeyler için tahmin yürütenleri akıl, mantık, müşahede ve tetkike davet eden ve alıştıran O’dur. O, akıl ile his arasındaki değer ölçüsünü insana öğretti. Madde ile Ruh arasında bağ kurdu. Din ile ilim ve amel arasında irtibat kurdu. Dinin gücüyle, fen ve bilime ilgiyi arttırdı, aynı şekilde bilimin dinle ilgilenmesini sağladı.
Sayfa 31
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.