Mevlânâ Hazretleri bir gün eve gelir, oğlunu üzgün görür ona nedenini sorar, oğlu: "Hiç..." der. Bunun üzerine Mevlânâ Hazretleri dışarı çıkar, kapıda asılı kurt postunu alır, üstüne giyer ve ellerini havaya açıp ulumaya başlar. Oğlu gülmeye başlar. Mevlânâ Hazretleri içeri döner ve oğluna: "Gördün mü, işte dünya dertleri de böyledir. Oysa kurt korkutucu bir hayvandır ama sen arkasında baban olduğunu bildiğin için korkmadın. İşte bütün dertlerin arkasın da Rabbi'nin olduğunu unutma ve O'na güven." der... Dünya dertleri etrafını sarmışsa unutma ki; o derdi veren, dermanını da verecek kudrettedir. Sen Allah'a sığın tüm korkularından, dertlerinden... O zaman hepsi sana vız gelir...
Mevlana oğluna der ki:
“Bahaeddin! Eğer daima cennette olmak istersen, herkesle… dost ol, hiç kimsenin kinini yüreğinde tutma! Fazla bir şey isteme ve hiç kimseden de fazla olma! Merhem ve mum gibi ol! İğne gibi olma! Eğer hiç kimseden sana fenalık gelmesini istemezsen, Fena söyleyici! Fena öğretici! Fena düşünceli olma! Çünkü bir adamı dostlukla anarsan, daima sevinç içinde olursun.. İşte o sevinç Cennetin ta kendisidir. Eğer bir kimseyi düşmanlıkla anarsan, daima üzüntü içinde olursun. İşte bu gam da cehennemin ta kendisidir. Dostlarını andığın vakit içinin bahçesi çiçeklenir, gül ve fesleğenlerle dolar. Düşmanları andığın vakit, için dikenler ve yılanlarla dolar, canın sıkılır, içine pejmürdelik gelir.. Bütün peygamberler ve veliler, böyle yaptılar, içlerindeki karakteri dışarı vurdular. Halk onların bu güzel huyuna mağlup olup tutuldu, hepsi gönül hoşluğu ile onların ümmeti ve müridi oldular.”
Reklam
sabir
Dunya dertleri etrafini sarmissa unutma ki; o derdi veren, dermanini da verecek kudrettedir. Sen Allah'a sigin tum korkularindan, dertlerinden... O zaman hepsi sana viz gelir..... Mevlana Hazretleri bir gun eve gelir, oglunu uzgun gorur ona nedenini sorar, oglu: "Hic....." der. Bunun uzerine Mevlana Hazretleri disari cikar, kapida asili kurt postunu alir, üstüne giyer ve ellerini havaya acip ulumaya baslar. Oglu gulmeye baslar. Mevlana Hazretleri iceri doner ve ogluna: "Gordun mu, iste dunya dertleri de boyledir. Oysa kurt korkutucu bir hayvandir ama sen arkasinda baban oldugunu bildigin icin korkmadin. İste butun dertlerin arkasinda da Rabb'inin oldugunu unutma ve O'na guven." der.
Mevlâna, oğluna der ki:
Bahâeddin! Eğer daima cennete olmak istersen, herkesle dost ol, hiç kimsenin kinini yüreğinde tutma!
Sayfa 188 - Yedİveren yayinlari 1. baskı 2013
Mevlana Celâleddin Rumî oğluna der ki; Bahaeddin! Düşmanını sevmek , düşmanının da seni sevmesini istersen , kırk gün onun hayrını ve iyiliğini söyle , o düşman senin dostun olur ; Çünkü gönülden dile yol olduğu gibi , dilden de gönüle yol vardır. Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol.
Sayfa 214 - Oku-Yorum Yayınları
Mevlananın Kedisi/ Can AYDOĞMUŞ
Mevlana Oğluna Der ki; Bahaeddin! Eğer daima cennette olmak istersen,herkesle dost ol, hiç kimsenin kinini yüreğinde tutma! Fazla bir şey isteme ve hiç kimseden de fazla olma!
Reklam
Mevlana Oğluna Der Ki...
"Bahaeddin! Eğer daima cennette olmak istersen, herkesle dost ol, hiç kimsenin kinini yüreğinde tutma! Fazla bir şey isteme ve hiç kimseden de fazla olma! Merhem ve mum gibi ol! İğne gibi olma! Eğer hiç kimseden sana fenalık gelmesini istemezsen  Fena söyleyici! Fena öğretici! Fena düşünceli olma! Çünkü bir adamı dostlukla anarsan, daima sevinç içinde olursun. İşte o sevinç Cennetin ta kendisidir. Eğer bir kimseyi düşmanlıkla anarsan, daima üzüntü içinde olursun. İşte bu gam da cehennemin ta kendisidir. Dostlarını andığın vakit içinin bahçesi, çiçeklenir, gül ve fesleğenlerle dolar. Düşmanları andığın vakit, için, dikenler ve yılanlarla dolar, canın sıkılır, içine pejmürdelik gelir. Bütün peygamberler ve veliler, böyle yaptılar, içlerindeki karakteri dışarı vurdular. Halk onların bu güzel huyuna mağlup olup tutuldu, hepsi gönül hoşluğu ile onların ümmeti ve müridi oldular."
Arkadaş mı, Dost mu? 1000K
《 Mevlana'nın Anlattığı Bir Hikâye 》 Bir Babadan Oğluna Ders Niteliğinde Nasihat Arkadaş çevresi hayli kalabalık olan bir genç akşam geç saatte evine gelir, babası salonda oturuyordur ve oğlunu yanına çağırır. - Gel bakalım biraz konuşalım. Genç adam babasının yanına oturup arkadaşları ile yaptıklarını anlatır ve babası şu soruyu sorar; -
Mevlana oğluna der ki:
“Bahaeddin! Eğer daima cennette olmak istersen, herkesle dost ol, hiç kimsenin kinini yüreğinde tutma! Fazla bir şey isteme ve hiç kimseden de fazla olma! Merhem ve mum gibi ol! İğne gibi olma! Eğer hiç kimseden sana fenalık gelmesini istemezsen Fena söyleyici! Fena öğretici! Fena düşünceli olma! Çünkü bir adamı dostlukla anarsan, daima sevinç içinde olursun. İşte o sevinç Cennetin ta kendisidir. Eğer bir kimseyi düşmanlıkla anarsan, daima üzüntü içinde olursun. İşte bu gam da cehennemin ta kendisidir. Dostlarını andığın vakit içinin bahçesi, çiçeklenir, gül ve fesleğenlerle dolar. Düşmanları andığın vakit, için, dikenler ve yılanlarla dolar, canın sıkılır, içine pejmürdelik gelir. Bütün peygamberler ve veliler, böyle yaptılar, içlerindeki karakteri dışarı vurdular. Halk onların bu güzel huyuna mağlup olup tutuldu, hepsi gönül hoşluğu ile onların ümmeti ve müridi oldular.” Bahaeddin! Düşmanını sevmek, düşmanının da seni sevmesini istersen, kırk gün onun hayrını ve iyiliğini söyle, o düşman senin dostun olur; Çünkü gönülden dile yol olduğu gibi, dilden de gönüle yol vardır.
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Mevlana Celaleddin-i Rumi
"Padişahın biri, biricik oğlunu eğitip yetiştirmeleri için hüner sahibi bir gruba emanet etmiş. Çocuk, kısa zamanda medyumluk ilmi başta olmak üzere tıp ve benzeri alanlarda verilen eğitimi tamamlamış ve üstad olmuş. Bir gün padişah, avucunun içine altın yüzüğünü koyarak oğluna, "Söyle bakayım avucumun içinde ne vardır?" diye sormuş. Padişahın maksadı üstat oğlunu imtihan etmek, ilimdeki derecesini görerek gururlanmatır. Çocuk, "Elinde tuttuğun yuvarlaktır, sarıdır, delik ve metaldir, "diye cevap vermiş. Padişah, çocuğun verdiği tariflerin doğruluğunu görüp bir baba olarak gururlanarak, "Aferin, doğru tarif ettin. Peki, bu tarif ettiğin şey ne olabilir? Onu da söyleyebilir misin?" demiş. Çocuk, "gayet tabi", demiş,"elindeki kalburdur." Padişah şaşkın bir vaziyette, "Akıllara hayranlık verecek derecede doğru tarifi yaptın, verdiğin işaretlerin hepsi doğru. Lakin bu kadar eğitim gördün ama bilgelik nereye gitti? Kalburun avuç içine sığmayacağı nasıl düşünemedin?" demiş. Mevlâna bu kıssayı anlattıktan sonra, "Günümüzdeki ilimler de tıpkı bu çocuğun bilgileri gibidir," der. Çağımız bilginleri ilimde kılı kırk yararcasına pek çok şeye vakıftır; Gel gör ki, kendini pek tanımaz. Çünkü o, kendini unutmuştur."
Sayfa 123 - Sufi Kitap - 3.baskı
37 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.