Kadınlar zannedildiği gibi yarım değil, her şeyle bütünleşik halde ve tamdır..
Kadınların eksisi: toprağın 7 kat altında karanlıkta mahsur kalmış gibi negatif ışıksız ve karanlık olmalarıdır..
Kadınların öyle neşeli mutlu göründüklerine aldanmayın, onlar yalnızken depresif, ağır sıkıntı ve karanlıklar içerisindedir..
Yarım olan erkektir. Erkeğin artısı ise, pozitif, aydınlık ve gökten inmiş bir el gibi ışık olmalarıdır..
Kadın yerin altındaki karanlıklardan aydınlıklara çıkmak ister gibi o eli tutmak istemektedir.
Erkek ise onu oradan aydınlıklara çıkartıp, ona nefes olmak, bununla birlikte kendisi de yarımlıktan kurtulmak, onunla tamamlanmak ve tamlığa ermeyi amaçlamaktadır..
Yani zannettiği gibi ilişkiler yarımların birbirini tamamlaması sistemi üzerine kurulu değil.
Bir erkek bir kadınla birlikteyken, bir anda dünyanın en can alıcı, en harikulade, en akıl almaz güzellikte her yerinde ama her yerinde aynı anda kendini oralarda hissedebilir.
Kadının her şeyle bütününleşik ve tamlığı yol açmaktadır buna..
Kadında karanlıklardan yeniden aydınlıklara çıkmakta, yeniden nefes almakta ve yeniden doğmakta, bununla birlikte o da limanına kavuşmuş halde tamlığa ermektedir...
Mevlana bu olayı şöyle betimler:
Susuzlar suyu arar, su ise susuzları arar şu alemde...