Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Betül

"Eski kitaplar artık okunmuyor" diyenler var. Okunmamaları onların kabahati değil, bin kelimeyle yazip konuşan bizim gençliğimizin kabahati ve o gençliği öyle yetiştirenbizlerin,eğitimcilerin suçudur; buna kuvvetle inanıyoruz ki biz Türkler, edebiyatımızı ve dilimizi daha iyi ögrendiğimiz, daha İyi arastırmaya basladığımız zaman bunlar tekrar keşfedilecek hazineler olacaktır.
Reklam
Kanunî Sultan Süleyman devri, Osmanlı İmparatorlugu'nun,hatta bütün Türk tarihinin zirvedeki, en parıltılı zamani olarak bilinir.
Dolayısıyla imparatorluk bir dünya imparatorluğuydu ve İstanbulda o dünya imparatorluğunun başkentiydi.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bütün Avrupa kitasında İstanbul, yani Konstantinopolis ile yarışabilecek bir şehir yoktu.
Yeryüzünde İstanbul kadar ihtişamlı başka bir şehir bulmak pek mümkün değildi.
Reklam
Geleneklerine sımsıkı sarılan, onlardan ayrılmakla benliğini yitirmekten korkan bir toplum, kendi kendine öykünüyor demektir, yeniden yaratamıyor, yeniden aldıklarına kendi damgasını vurmağı başarmıyor da geçmişte yaptıklarını ekilemek (tekrar etmek) istiyor demektir. Kendine güvenen, kendinde yaratma gücü bulunduğunu sezen bir toplum, değişmekten, yenileşmekten, inançlarında doğruyu yanlışı aramaktan, yeni bir yola girmekten çekinmez. Yenisini kurabileceğini bildiği için saplanmaz eski düzene. Geleneklere bağlanmak, topluma güvensizlikten gelir.
Sayfa 105Kitabı okudu
Picasso, “Kimseye öykünmekten korkmam, kendime öykünmekten korkarım” dermiş.
Sayfa 105Kitabı okudu
“İnsanların bir yılbaşı uydurmuş olmalarına niçin kızıyorsun? Onu eğlence için mi, sadece kendilerini avutmak için mi uydurmuşlar? Hayır. Yılbaşı diye bir şey uydurmasalardı zamanı bölemezlerdi, birtakım işlerin bundan ne kadar önce yapıldığını bildiremezlerdi. Tarihi anlatmayı kolaylaştırmak için yıllara birer ad takmak gerekmez miydi? 1951, 1952, 1953...
Sayfa 100Kitabı okudu
Yeni yıl! Ne acayip söz! Dünden bugüne bir şey mi değişti? Bu salı, dünkü pazartesinin haber verdiği gün değil mi? Ben bugün dünkünden başka bir insan mıyım? Dün ne yaptım, nasıl yaşadımsa yarın da öyle yaşayacak değil miyim? Ta ölünceye kadar...
Cânım Ankara yolları! bir başıma da olsam, duymam yalnızlığımı.
Reklam
Her yer güzeldir benim için. Cânım dünya, neresine baksam, dağlarına, taşlarına, hep okşamak, kucaklamak gelir içimden. Gençliğimde böyle değildim, ben de kimi yerin güzel, kimi yerin çirkin olabileceğine inanırdım. Sonradan anladım, var olan her şey güzeldir, var olmanın, yaşamanın, canlılığın güzelliği vardır onda. Giderek insanları da güzel, çirkin diye ayırmaktan kurtulacağımı umuyorum. Daha erişmedim ona, daha ben de teni tenden seçiyorum, ama artık anladım güzellik aramanın boş olduğunu, can aramalı, efendim, canlılık aramalı, her yüze hayran hayran bakmaya ulaşmalı...
“Tutkularımız bizi bırakınca, biz onları bıraktık sanır da övünürüz” diye acı acı güler La Rochefoucauld.
...“cânım” diyelim biribirimize “cânım” diyelim bütün cânım dünyanın cânım insanlarına, hayvanlarına, bitkilerine, taşına toprağına. Hepsi de bizim gibi canlı, hepsinin de bir gün yitirecekleri birer canları var. “Cânım” diyelim, yalan dahi olsa söz tatlı...
...okumak, gerçekten okuma tiryakisi olmak, bir ası beklemeden, bir kazanç aramadan, sadece geçmişin, yahut bugünün kişileriyle söyleşmeyi sevdiğimiz için, eğlenmek için okumaktır.
Birtakım kişiler için bir eğlencedir okumak, eğlencelerin en eğlencelisi. Doldururlar evlerine kitapları, bir yerde bir kitap gördüler mi, nedir diye bakmadan geçemezler, benim sokakta her gördüğüm kediyi okşamak istemem gibi. Onlarda bir kitap tiryakiliği vardır, öğrenmek için okumazlar kitabı, kendilerine bir yararlığı olacak diye okumazlar, okumayı içleri çeker de onun için okurlar.
1.872 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.