Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İslam'a göre kadın bir medrese idi. İyi yetiştirilip topluma kazandırıldığında ardı sıra tertemiz ırkları eğitebilecek koca bir medrese...
GAZİ HÜSREV BEY VE CAMİİ Gazi Hüsrev Bey, Sultan İkinci Bâyezid’in kızının oğlu ve Bosna sancakbeyidir. 1540 yılında vefat eden Gazi Hüsrev Bey’in hayatı, İslâmiyet’i yaymakla geçti. Emri altında bulunan 10 bin kadar serdengeçti ile hudutlarda devamlı cihâd ile meşgul olurdu. Bu sırada idâresi altında bulunan Saraybosna’yı da imar etmekten geri durmadı. Şehirde pek çok câmi, mescit, medrese, çarşı ve köprü yaptırdı. Kubbelerinin kurşunla kaplı olması sebebiyle daha çok Kurşunlu Medrese diye de anılan Gazi Hüsrev Bey Medresesi, yıllarca bir ilim merkezi olarak hizmet verdi. Yaptırdığı caminin şadırvanlarından yazın soğuk, kışın sıcak akan su, 7 kilometre uzunluğunda su kanalları yapılmak suretiyle şehrin dışından getirilmiştir. Hüsrev Bey, 1531’de bir vakfiye hazırlamıştır. Bu vakfiyede cami vazifelilerinin; âlim, edepli, sâlih, ârif, sünnet-i seniyyeye riâyet eden, Ehl-i Sünnet ve Cemâat’ten ayrılmayan, hâfız, hutbenin ve namazın şartlarını iyi bilen kimseler olması şart koşulmuştur. Ayrıca camide yapılması şart koşulan bazı ibadetler de şunlardır: Hafızlar her cuma, cuma namazından bir saat önce Kur’ân-ı Kerîm okuyacaklar. Hafızlardan 30 kişi her gün öğle namazından sonra birlikte Kur’ân-ı Kerîm hatmi okuyacaklar, sevabını Peygamber Efendimize (s.a.v.), âline, Ashâb’ına, vakfedenin ruhuna ve bütün Müslümanların ruhlarına bağışlayacaklardır.
Reklam
Geçmişte medrese kapılarının boyunu kısa tutarlarmış ki insanlar ilim mekânına kafasını eğmeden giremesin. İlim kapısında kibri bırakmak gerek… • Kemal SAYAR, Beni Sessiz de Sevebilir misin?
Emirdağı'ndan bir yer okudum mealen yazmak istiyorum. Üstad Van'da, Diyarbakır'da ve Bitlis'te bir medrese açmak istiyor ve nasip olmayınca en azından Van'da bir tane olmalı diyerek medresenin temelleri devlet destekli atılıyor. Daha sonra buna bazı mebuslar itiraz ediyor ve sen sadece İslami ilimler vereceksin diyerek rahatsızlıklarını belirtiyor. Üstad da buna diyor ki İslami ilimlerin yanında fenni ilimler de elbette lazım ve elzemdir fakat şarkta birçok alimin yetişmesine bakılırsa şarkın ilerlemesi din ile ayakta olduğu bellidir diyor ve en can alıcı nokta şurası "Şarkta herhalde millet, vatan maslahatı namına, ulûm-u diniye esas olmalıdır. Yoksa Türk olmayan müslümanlar, Türk'e hakikî kardeşliği hissedemiyecek. Şimdi bu kadar düşmanlara karşı teâvün ve tesanüde mecburuz. " Emirdağ Lâhikası 2 Yani anladığım kadarı ile Türk- Kürt arasındaki çatışmaya değiniyor. Vatan ve milletin faydasına olacak şekilde ilim ogretmemiz lazım. Yoksa Türk olmayan (Kürtler) Türk'e kardeşliği hissedemiyecek İslami ilim olmazsa. Kurtuluş savaşı yılları bu kadar düşman varken kardeşlik ve dayanışmaya mecburuz diyor. Çok güzelll
Gören insanlar ilahiyatçı mısın veya medrese mi okuyorsun diye soruyor. Hayır deyince şaşırıyorlar. Peki müslüman olmak ilahiyatçı olmakla veya medrese okumakla mı bir bütün !?
Dünya, büyük bir manevî buhran geçiriyor. Manevî temelleri sarsılan garb cem'iyeti içinde doğan bir hastalık, bir veba, bir taun felâketi gittikçe yeryüzüne dağılıyor. Bu müdhiş sâri illete karşı, İslâm cem'iyeti ne gibi çarelerle karşı koyacak? Garbın çürümüş, kokmuş, tefessüh etmiş, bâtıl formülleriyle mi? Yoksa İslâm cem'iyetinin
Reklam
~ Medrese ayrı bir huzur…
GAZİ HÜSREV BEY VE CAMİİ
Gazi Hüsrev Bey, Sultan İkinci Bâyezid’in kızının oğlu ve Bosna sancakbeyidir. 1540 yılında vefat eden Gazi Hüsrev Bey’in hayatı, İslâmiyet’i yaymakla geçti. Emri altında bulunan 10 bin kadar serdengeçti ile hudutlarda devamlı cihâd ile meşgul olurdu. Bu sırada idâresi altında bulunan Saraybosna’yı da imar etmekten geri durmadı. Şehirde pek çok câmi, mescit, medrese, çarşı ve köprü yaptırdı. Kubbelerinin kurşunla kaplı olması sebebiyle daha çok Kurşunlu Medrese diye de anılan Gazi Hüsrev Bey Medresesi, yıllarca bir ilim merkezi olarak hizmet verdi. Yaptırdığı caminin şadırvanlarından yazın soğuk, kışın sıcak akan su, 7 kilometre uzunluğunda su kanalları yapılmak suretiyle şehrin dışından getirilmiştir. Hüsrev Bey, 1531’de bir vakfiye hazırlamıştır. Bu vakfiyede cami vazifelilerinin; âlim, edepli, sâlih, ârif, sünnet-i seniyyeye riâyet eden, Ehl-i Sünnet ve Cemâat’ten ayrılmayan, hâfız, hutbenin ve namazın şartlarını iyi bilen kimseler olması şart koşulmuştur. Ayrıca camide yapılması şart koşulan bazı ibadetler de şunlardır: Hafızlar her cuma, cuma namazından bir saat önce Kur’ân-ı Kerîm okuyacaklar. Hafızlardan 30 kişi her gün öğle namazından sonra birlikte Kur’ân-ı Kerîm hatmi okuyacaklar, sevabını Peygamber Efendimize (s.a.v.), âline, Ashâb’ına, vakfedenin ruhuna ve bütün Müslümanların ruhlarına bağışlayacaklardır.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.