Biz cenneti de gördük cehennemi de... Daha dün gibi aklımda çocukluğum. Yediğimiz ekmek de içtiğimiz su da tertemizdi. Havada gül kokusu vardı o zamanlar. Ne zaman ki bizi terk etti peygamberleri başka olsa da o güzel insanlar... Ne zaman ki çocuklar süngülendi ve ben kör olası gözlerimle gördüm, Ne zaman ki sürüldük o Diyar-ı Jar ülkesinde dilini bilmediğim bu yaban ellere... İşte o zaman başladı bizim için cehennem. Şimdi bu yanası İstanbul’da beton duvarlar arasında kimse duymaz sesimi. Bazen çıkıyorum şu Kartal’ın tepesine, Ay’la konuşuyorum. Ne yapayım ki? Soruyorum ona: Ey Asme! Nereye gidiyor bu dünya? (1938’de 14 yaşında Dersim’den Elazığ’a bir yatılı okula götürülen, 1997’de hayatını kaybeden Dünya Ana’nın mezar taşındaki sözler.)
Mezar bile benden daha iyimser :'/
“Senin gibi bir aşk çiçeği ne yapar Seher vakti yağdığında yağmurlar?” Diye mezar sordu güle. “Ya senin o kuyu gibi ağzına Düşen insan ne yapar daha sonra?” Diye sordu ona gül de. “Ey karanlık mezar, amber ve bal Kokusuna döner o damlacıklar Anladın mı beni şimdi?” Mezar da dedi ki “Ey dertli çiçek, Melek olup göklerde süzülecek İçime düşen her kişi.”
Reklam
SANAT ADAMI ATSIZ RUHLARA İŞLEYEN ŞİİR. Atsız'ın sanat hayatı şiirle başlar. Biz de onun şiiriyle başlayalım.
Hani herkesin sevgilisiydi?
Yine başladım aynı sorulara… Hani örnek insandı? Hani hayatı boyunca kimseyi kırmamıştı? Hani vergi rekortmeni olmuştu yıllarca? Hani Türkiye'nin en önemli oyuncularındandı? Hani herkesin sevgilisiydi? Papağan gibi bunları tekrarlayıp duracak mıydım içimden? Her olaydan sonra… EVET! Çocuklara ne diyecektim? Paramızın peşine düşmüyor, okumadan attığı imzalar yüzünden dolandırılıyor, sahtecilikten hapse mahkûm oluyor… Hastanede, eşi adına derslikler yapıyor, hasta çocuklara moral olsun diye… Eşyalar elinde kalıyor, zabıt tutmadan aldığı için hırsız sayılıyor… Galeriye eşinin adı veriliyor diye minnettar oluyor, sabahlara kadar sergiler hazırlıyor, adı yazılı davetiyeler bastırıyor, gece yanları tanımadığı atölyelerde çamurdan kaş göz oyuyor, bu yapılanları sokaktan topluyoruz… Kocasının adına iftar sofraları düzenliyor, "insanları sıraya dizerek yemek yedirdiği" ve bundan zevk aldığı düşünülerek, psikopat sayılıyor… Şimdi de Zincirlikuyu'daki bütün mezar yerlerinin ada, parsel numaralarını ezbere bilmediği için mezar işgali ile suçlanıyor!
Sayfa 137 - Doğan KitapKitabı okudu
Kafam kazan gibi kaynıyordu. Kafam aşkla, korkuyla, dehşetle, kurtçuklar, sinekler, gül yaprakları, mezar taşları, parlak mermiler ve kuş tüyleriyle, iyi, kötü, güzel, çirkin, umutlu, umarsız, ölümü veya hayatı anıştıran ne varsa onlarla kaynıyordu...
Sonbahar İstanbul’un asıl mevsimidir. Bir kere zaman dediğimiz sihirbaz tanrı, güneşi, suyu, rüzgârı ve ağaçların hüznünü birbirine ayarladı mı, şehri, eşyada yalnız kendi gurbet çekmiş ruhunun hâllerini gören bir ressamın eline bırakır. O, bize akşamlarımızı, sabahlarımızı hazırlar, paletinin bütün hünerlerini, değişmesinin bütün zenginliğini
Reklam
Bir gül konmuş baş ucuma, yazık değil mi bu genç yaşıma? Askerde bir şey gelirse benim başıma, garip asker yazın mezar taşıma..
Mezar taşı
Şimdi bir uyumak özlemi bu... Karşı çıkar gibi ölmek yasına... Bir uyumak ki Öylesi hafif; Korku ve kaygı yokmuşçasına... Kelimeler anlamlarla yitip gitmiş, Bîhaber geceden, günden, yarından. Yalnızca cevaplar kalacak borçlu, Münker ve Nekir sorularından. Şimdi bir ölmek ki, Temiz ve berrak. Gül kokan toprağa vurmak başını... Nasıl ve nerede? Ne vakit bilmem... Bırakıp âlemde gençlik yaşını, Uyumak ve kalmak, öylece orda... Ve bir yaprak gibi usulca solmak, Eskiden sevdiğin bir ilkbaharda.
Sayfa 107Kitabı okudu
“Sürmeli yalnızlığım… Geldin ve gittin. Yapraklandım. Yıldız döktüm. Akşamı donandım. Ellerin yüzümde nilüfer. Keder gülümsedi. Deniz bir gönül soluğu. Şarap tenimde gül açtı. Zamana dokundum. Mumlar Tanrıya değdi. Geçtiğin kasabalar birer arzu pıhtısı. Geldin ve gittin. İncinme masalı kentlerdesin şimdi. Işıklı caddelerde bir ölüm ıslığı. Sekiz çocuğun tabutu üzerinden uzanıp öptüm tozlu aynanı. Senin ağzında sekiz beşik, benim boynumda sekiz mezar… dört mevsimli bahçelerden özürler buluyorum yaşamaya…”
"gül'e oyun olmaz gül'e doyum olmaz gül'e kefen biçene mezar bulunmaz!"
192 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.