Ben deliyim… Yorgun ve yalnızım kaldırımlara misafirim… Gecenin gözleri üzerimde. Denizin ortasında küçük bir adayım, yüzme bilmem… Yüreğimi bir yere bırakmışım, bıraktığım yerden çok uzaklardayım. Kapıları kapatmışım üstüme, sürgüleri beynime çekmişim. Hey sabreden derviş banada sabretmeyi öğretsene. Ben deliyim, ama çok şey bilirim. Renkler ve
Gururla Bakıyorum Dünyaya çünkü isyan bıçağıdır böğrüme saplanan sancı çünkü harcımı öfkeyle, imanla karıyorum ve kederin ve solgun yüzlü işçilerin üzerine dağbaşlarının hırçınlığı savruluyor benden. çünkü beni ateşiyle dimdik tutan kin çünkü benim gözbebeklerimde tutuşan şafak miting afişleri cesur pankartlar ve binlerce
Reklam
Victor Hugo
“Senin gibi bir aşk çiçeği ne yapar Seher vakti yağdığında yağmurlar? ” Diye mezar sordu güle. “Ya senin o kuyu gibi ağzına Düşen insan ne yapar daha sonra? ” Diye sordu ona gül de. “Ey karanlık mezar, amber ve bal Kokusuna döner o damlacıklar Anladın mı beni şimdi? ” Mezar da dedi ki “Ey dertli çiçek, Melek olup göklerde süzülecek İçime düşen her kişi.”
Sen, sen olarak yok olmak zorundasın, o zaman gerçek ortaya çıkar. Gerçeğin ne olduğuna dair hiçbir fikre sahip değilsin, rüyalarında bile. Sen gerçek dışısın ve gerçek dışılıkta yaşıyorsun. Rüyalarda yaşıyorsun, uykuya dalmış vaziyettesin. Uyanışın nasıl bir şey olacağını kavrayamazsın. Yalnızca bir tek şey söylenebilir: Bildiğin hiçbir şeyi
"Sürmeli Yalnızlık Turunçların gökyüzüne oturdum. bahçelerin kaderinden bir sonsuzluk vakti. Hanımeliler frenkincirlerini kokusuna boğuyordu. Boynumda uzakların cümlesiz çanı. Başsız ayaksız çarşılar. Vitrinlere boyanmış yoksulluk. Yalnızlık pergeli bir kalabalık. Evlerin kum haritası yüzler. Sevgisizlik gökyüzünü yere indirmişti.Herkes bir kayıp dua toprağın rahminde. Yollar çekilmiş, çekilmiş, can verdiğin aynalara dönüştün çoktan. Dokunmak ayrılığın gülüydü de top top soluyordu içimde. Deniz bahçeye kadar uzanmış, papatyalardan kirpikler ediniyordu. Bir kadın uzun parmaklarını uzatıyordu ölümün üzerinden. Ağzın yıldızlarla doluydu. "Yüce dağ başında ay kandil olur" türküsüyle bakıyordum yüzüne. Gecenin soluk aldığı her yerde omuzların gölleniyordu. Göğüslerin tanyerinin ayetleriydi. Tanrı bütün bayramları gövdeden indiriyordu. Sürmeli yalnızlığım... Geldin ve gittin. Yapraklandım. Yıldız döktüm. Akşamı donandım. Elleri yüzümde nilüfer. Keder gülümsedi. Deniz bir gönül soluğu. Şarap tenimde gül açtı. Zamana dokundum. Mumlar Tanrı'ya değdi. Geçtiğin kasabalar birer arzu pıhtısı. Geldin ve gittin. İncinme masalı kentlerdesin şimdi. Işıklı caddelerde bir ölüm ıslığı. Sekiz çocuğun tabutu üzerinden uzanıp öptüm tozlu aynanı. Senin ağzında sekiz beşik, benim boynumda sekiz mezar... dört mevsimli bahçelerden özürler buluyorum yaşamaya..."
544 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.