İçerisine 18 Öykü sığdırılmış, neredeyse öykülerin tamamında kendimi bulduğum, beni saran bir çırpıda okuduğum bir eser oldu. Öyle ki eşiğe gelip kaldım da, deli karakterleri ile konuştum ve neye benzediklerini konu dağılmadan öğrendim de, fötr şapkayı takıp dolaştım da, çim adam büyütüp bagajda ses yapan sehpaya sinirlendim de, kaybolan delileri arayıp tarlada ağaç kesip arazide mantar topladım da, karabasan da bastı, cenazemiz de oldu, Hasan'ı da mimledik Vahap Dede'ye çok kızdık ama sonunda salonu mutfağa kattırdık :))
Bana mı öyle geldi bilmiyorum ama çoğu öykünün sonu tam sonlanmamış ve okurun hayal gücüne bırakılmış. Bu benim ekstra hoşuma gitti...
Okuru sıkmadan okurla kucaklaşan bu güzel öykü kitabını okunmanızı gönül rahatlığıyla tavsiye ediyorum.
Kaleminize sağlık
Öncelikle belirtmek isterim ki kitabın ismi buraya yanlış kaydedilmiş. Ne kitap kapağında ne de içerisinde Tibet'in ölüler kitabı ile ilgili bir şey yok. Sadece bir paragrafta Tibet'in ölüler kitabının Mısır'ın ölüler kitabından etkilenmiş olabileceği benzerliklerinden söz edilmekte.
İlerde okuma listemde olan Tibet'in ölüler kitabı ayrı bir
Penceremden, vuslata ermek için karı bekleyen Köse Dağı seyrediyorum. Hüzünlü. Nasıl olmasın ki, aralık ayında bile güneş bağrını yakarken. Üzerinde uçuşan kuşlar ise mutlu ama bir o kadar da şaşkınlar. Dağın ardına geçip geçmemekte tereddüt yaşıyorlar. Farkındalar, doğa ananın yüreğinde ters giden bir şeyler var.
Gözlerim kanatlanıp dağı
Öykü kitabı ve içindeki karakterler o kadar bizden ki. İlk sayfadan son sayfaya muazzam bir keyifle okudum. Su gibi akıyor. Yazarın gözlemleri öyle altı dolu ki. Gerçeklik hakim. Sanki bir komşumuzu, akrabamızı, ruhumuzundan bir parçayı detaylandırmış gibi paragraflarda. Beklentim bu noktada değildi açıkçası. Fevkalade olmuş.
Bahtiyar Gül eğitimci bir kalem belli ediyor kendini. Bir kaç kısımda çok dikkatimi çekti. Çocukların dünyasına oldukça hakim. Karakterlerden Mustafa'yı, Fötr şapkalı amcayı, Ekrem'i ve duvar ustası Vahap amcayı çok sevdim. Tereddütsüz alınıp okunur.
Kalbimde mezar; gülleri solmuş
Sade diken
Yalın acı
Batıyor, her “âh” çektikçe
Mezar; bir heyula, tutsak bir ruh
İsimsiz, cesetsiz
Zulmetten nur doğar mı?
Cehennemde gül yetişir mi?
" Neden diyorum, nasıl diyorlar
Gönül diyorum, akıl diyorlar... "
Yukarıdaki dizelerin muhteşem şairi Ümit Yaşar OĞUZCAN. Dörtlüklerinde aşk, özlem, ayrılık konuları ve büyük oğlu Vedat'ın ölümü üzerinde durmuştur.
Hatta kitabın içerisinde oğlu Vedat'a yazılan bir kaç dörtlükten birini görebilirsiniz... (Syf.146)
* - Oğlum Vedat'ın mezar taşına - *
KİM GEÇSE YANIMDAN SORARIM NERDE VEDAT
Kim geçse yanımdan sorarım - Nerde Vedat
Anlat ne olur hangi uzak yerde Vedat
Bir gül fidanıyken daha dün, bak şimdi
Kabrinde açan kırmızı güllerle Vedat.
Şairin okuduğum ilk şiir kitabı ve çok beğendim. Şiirlerindeki hüznü, duyguyu... hissettim. Şairi merak eden ya da yeni bir şiir kitabı olarak arayışta iseniz tavsiye ederim...
Keyifli okumalar.