Mutluluk kişinin değerlerini elde etmesinden kaynaklanan bilinç durumudur. Eğer bir insan üretken işe değer veriyorsa, onun mutluluğu, başarısının hayatına ne derece hizmet ettiğinin bir ölçüsüdür. Fakat eğer bir kişi bir sadist gibi yok etmeye veya bir mazoşist gibi kendine işkence etmeye - veya bir mistik gibi mezardan sonraki hayata - veya bir yarış arabası sürücüsü gibi akılsız ''heyecanlara'' değer veriyorsa, kişinin sözde mutluluğu onun kendisini yok etmeye çalışmasındaki başarısının bir ölçüsüdür. Tüm bu akılcı olmayan kişilerin duygusal durumlarının mutluluk olarak ve hatta zevk olarak değerlendirilmesinin uygun olmadığı da eklenmelidir: o sadece kronik dehşet durumundan elde edilen anlık bir rahatlamadır.
Happiness is the state of consciousness resulting from the achievement of one's values. If a person values productive work, his happiness is a measure of the extent to which his achievement serves his life. But if a person values self-destruction like a sadist, or self-torture like a masochist - or life after the grave like a mystic - or mindless "thrills" like a race car driver, then his so-called happiness is a measure of his success in trying to destroy himself. It should be added that the emotional states of all these irrational persons are not appropriate to be regarded as happiness or even as pleasure: it is only a momentary relief from a state of chronic terror.
Sayfa 37 - Plato Film Yayınları 4. Baskı Çevr. Nejdet KandemirKitabı okudu
Ölmüştüm ben, hayatın bir yerlerinde , bir kez de değil üstelik , defalarca. Zaman mıydı beni öldüren , yoksa yaşamak nedir bilmeyişim mi aldı canımı ?
Bir kere daha ölebilir miyim , yoksa yeterince öldüm mü ? Gömüldüğüm yeri bir hazine haritası gibi bulsaydı birileri , zahmet edip beni yerimden oynatırlar mıydı çaresizce ?
"Yalnızdı ,
Kimi zaman susmak, kimi zaman konuşmak; kimi zaman dinlemek, kimi zaman anlamak; kimi zaman gülmek, kimi zaman ağlamak, kimi zaman ise nefes dahi almak zor gelir insana... Yaşamak için yaşar. İsmet Özel'in ifadesi ile" Bu silinmez yaşamak suçu üzerimde..." dediğimiz anlar olur. Böyle bir zaman diliminde oldu daha önce okumayı
Marquez’in din, din adamları (kilise), yerel bağnazlıklar, ırkçılık konularına eleştirilerinin bolca yer aldığı romanına esin kaynağı olan iki olay bulunmaktadır. Bunlardan ilki, Marquez’in büyükannesinin anlattığı yerel bir efsanedir. Buna göre, zamanında Karayipli bir markiz varmış, bu markizin saçları oldukça uzun olduğu için yerlerde
Edmond Dantés iyi çocuktu ama fena bir kusuru vardı.
İnsanlara fazla güveniyordu.
Sırf seviyor diye onları tanıdığını zannediyordu.
Eğer geri dönüp söyleyebilseydim söylerdim.
Edmond derdim, her ihanet sevgi ile başlar.
***
Kaderin bir cilvesidir, tam mutlu oldum, her şey mükemmel, artık güzel bir hayata başlıyorum derken başımıza planlarımız
''İnsan zihni için, üst üste yaşanan olayların duyguları ayağa kaldırmasının ardından gelerek, ruhu hem ümitten, hem de korkudan azade kılan eylemsizlik ve kesinliğin mutlak sükûnetinden daha acı verici şey yoktur.''*
William Godwin ve Mary Wollstonecraft'ın kızı ‘’Mary Wollstonecraft Godwin’’, 30 Ağustos 1792’de
Hayal mi gerçek?
Gerçek mi hayal?
İkisi de mi gerçek?
İkisi de mi hayal? . . .
Hem gerçeği hem hayali muallakta bırakan bir obsesif şüphenin romanı:
Puslu Kıtalar Atlası
Eflâtunî bir girdap içinde büyük daireler çize çize derinlere doğru efsunlanmış ve yarı-anestezik bir halde duhul ederken birden son sayfaya gelmemle birlikte geceyarısının bir kör
bir zavallı ki en çok şefkat ve korunmaya muhtaç olan masumiyet zamanını belaların en çirkini denilmeye layık bir felaketin her çeşit fenalığı içinde geçirir, bir mazlum ki ömrünün acı tatlı günleri arasında bir mutluluk baharı detlisi olan bir düşkünlüğün bin türlü felaketiyle geçerse yaşadıklarını ne kadar hayallerden soyutlayarak düşünürse düşünsün bedeni ruh için, dünyayı da beden için mezardan başka bir şey olarak görmemesi ve bu yüzden ölümü ne kadar korkunç, ne kadar lezzetleri yok edici saysa da yine hayata tercih etmesi doğaldır