Ölmekten korkmuyor, hayata dair her şeye acı mizahla, küçümseyen bir alaycılıkla bakıyordu. Bir ayağı çukurdaydı, ama her yönüyle hayata bağlıydı. Yaşamak ve büyük heyecanlarla titremek çılgınlığı ruhunu ele geçirmişti ve bir keresinde ifade ettiği gibi, "arasından geldiği kozmik toz içindeki küçük yerinde kıpır kıpır kıpırdanmak" arzusunun egemenliği altındaydı. Yeni duygular hissetmek, güçlü heyecanlar tatmak için ilaçlara başvuruyor ve bir sürü tuhaf şey yapıyordu. Bir keresinde bu kadar uzun bir sürenin ardından susuzluğunu tatmin etmenin muhteşemliğini tecrübe etmek için üç gün su içmediğini anlatmıştı Martin'e. Kimdi, neydi, Martin asla öğrenemedi. Geçmişi olmayan; geleceği önündeki mezardan, bugünüyse içindeki canhıraş hayat ateşinden ibaret olan bir adamdı.
bir zavallı ki en çok şefkat ve korunmaya muhtaç olan masumiyet zamanını belaların en çirkini denilmeye layık bir felaketin her çeşit fenalığı içinde geçirir, bir mazlum ki ömrünün acı tatlı günleri arasında bir mutluluk baharı detlisi olan bir düşkünlüğün bin türlü felaketiyle geçerse yaşadıklarını ne kadar hayallerden soyutlayarak düşünürse düşünsün bedeni ruh için, dünyayı da beden için mezardan başka bir şey olarak görmemesi ve bu yüzden ölümü ne kadar korkunç, ne kadar lezzetleri yok edici saysa da yine hayata tercih etmesi doğaldır
Reklam
Bedenler farklı farklı olsa da yüz hep aynıydı ve bembeyazdı. Uyuklayan yolcu hayalete aynı soruları tekrar tekrar soruyordu: "Gömüleli ne kadar oldu?" Cevap her seferinde aynıydı: "Neredeyse on sekiz yıl." "Mezardan çıkmaktan umudunu kestin mi?" "Uzun zaman önce." "Tekrar bu dünyaya çağrıldığından haberin var mı?" "Evet, bana söylediler." "Umarım yaşamayı istiyorsundur?" "Bilemiyorum." "Sana onu göstereyim mi? Gelip onu ziyaret etmek ister misin?" Bu sonunun cevabı farklı ve çelişkili oluyordu. Bazen "Hayır, dur! Onu bir daha görürsem ölürüm!" diyor bazen de gözyaşlarına boğularak "Beni ona götür," diyordu. Bazense soruyu duyunca şaşakalıyor ve sonra da "Onu tanımıyorum ki. Neyden bahsettiğini anlamıyorum," diyordu.
Bir zavallı ki en çok korunmaya ve şefkate muhtaç olduğu zamanda belaların, felaketlerin her türlüsünü yaşarsa, bedeni ruh için, dünyayı da beden için bir mezardan farksız görmesi ve bu yüzden ölümü hayata tercih etmesi doğaldır.
Sayfa 150Kitabı okudu
152 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Ahmet Ümit'in kitapları içinden bir seçim yaparsan hangisi derseniz bugüne kadar verecek tek cevap benim için her biri birbirinden değerli olmuştur. Bu görüşüme  'Bir Ses Böler Geceyi' de dahil ediyorum. Yeni bitirdiğim kitabın büyüsünün bende uzun bir süre  etkili olacağını biliyorum. Bu kitapla çıktığım yolculuk beni bir Alevi
Bir Ses Böler Geceyi
Bir Ses Böler GeceyiAhmet Ümit · Yapı Kredi Yayınları · 20197,6bin okunma
328 syf.
·
Puan vermedi
·
11 günde okudu
Bir fotoğraf karesinde ki yüzlerin objektiflere hapsolduğu anlar, kitap karekteri Settar'ın gözünden canlanıp resmin ötesine geçtiği yaşamları; İsmail Güzelsoy'un bu eseriyle bizler için dile geliyor. Gün geçtikçe tanımaktan mutlu olduğum yazarlar listesine dahil olan kalemiyle bütünleşen kurgu dünyasının hakimlerine bir yenisi daha
Kıpırdamıyoruz
Kıpırdamıyoruzİsmail Güzelsoy · Doğan Kitap Yayınları · 2020213 okunma
Reklam
102 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.