Bir gün önce tuz isteyip tuz verdiği, çayını-çorbasını içtiği yahut ekmeğini paylaştığı yan komşusunun, bir gün sonra mallarına çökmeye çalışmak, canlarına kastetmek. Eline bir anda geçen ya da zorla ellerine tutturulan siyasi ve faşist gücün etkisiyle, tam anlamıyla güç zehirlenmesi yaşayıp vicdan ve ahlak gibi kavramları tamamıyla unutup, linç kültürünün ve gücünün de etkisiyle kardeşini, komşusunu, dostunu kendi elleriyle boğmak...
.
Boz bunu; 6-7 Eylül İstanbul olaylarında acı bir şekilde yaşadık, kapılarına çarpı işareti koyup fişlediğimiz alevi-sünni çatışmalarında yaşadık, biz bunu türk-kürt, sağ-sol ayrıştırmalarında yaşadık ve yaşıyoruz. Ne çok vurulduk, asıldık, öldük, öldürdük...
.
İşte Durgun Don'un üçüncü cildi tam da böylesi olayları anlatıyor. Ülke sınırlarında düşmanlarla savaş bitmiş, Ruslar nefes dahi alamadan, kazananın da kaybedenin de aynı halk olduğu amansız bir iç savaş başlamıştır. Düşmana karşı sinir savaşlarındaki acısız ve kolay ölümleri aratan cinsten...