Hayır, çocukluğum mutsuz geçti diyemem.Şımartıldım, yoksulluk nedir bilmedim. Ama hep bir bakışın ağırlığı oldu üzerimde. Muazzam bir şefkat, umut barındıran bir bakış. Ama beklentilerle dolu. Ağır. Yıpratıcı.
Yakın sesler gitti
geceler el değiştirdi, yıkımlar
anılmıyor bile dilden çıktı
çözülme gündemde
antenlerin uyduların metalik söylemiyle
birleşilemiyor
yabancı isimler trafik imleri alarm zilleri
arasında karşılaşanlar
tanışıyorlar mı? tanışamıyorlar
bu bir çarpışmaya benziyor
bütün gün bütün gün çarpışa çarpışa
kentin ağır sularında
herkes yaralı
erkekler
kanına alkolden kıymıklar batıran
erkekler doğuyor çılgınlıklarından
kadınlarsa
kapatıp kendilerini rahimlerine
sırlarıyla oynuyorlar
kent bitti
“Çocuk e harfine yaslanmış uyuyordu
sonra saçlarımız kapandı, denklerimiz bağlandı sonra boyuna ateşler söndü dağlarda
bir yıldız boyuna söndü durdu
çocuk insan seslerine yaslanmış uyuyordu”
Tüfenk
“…
Ama aşksız , tek başına cinselliğin , bu konuda seçici olamamanın ruhsal bir çoraklığa, yalnızlığa ve dağınıklığa yol açtığını da düşünüyordum. Sevginin olduğu yerde her şey geçerli ve güzel , olmadığı yerde ise yapay, boşuna ve yorucuydu bence.”