Mustafa Kemal Paşa, 3 Haziran 1919'da çeşitli makamlara gönderdiği bir yazı ile hem milleti durumdan haberdar etmiş; hem de konferansa katılacak Türk delegelerinin ön planda neleri savunacaklarını açıklamıştı. Bunlardan birisi millet ve memleketin bağımsızlığı, ikincisi de vatanın herhangi parçası üzerinde yaşayan çoğunluğun, azınlığa feda edilmemesi idi.
Sayfa 245Kitabı okudu
Barış Konferansı'nda nelerin savunulacağı ve nelerin feda edilebileceği meselesi gerçekten önemli bir işti. Çünkü millet adına kararlara varabilecek bir kurum yoktu. Şu hâlde konferansa katılacak olan delegelere gerekli direktif hükümet veya saray tarafından verilecek; onlar da bu direktifler çevresinde hareket edeceklerdi. Halbuki hükümetin barış için düşündüklerini kabul etmek kolay değildi. Nitekim Sadrazam Damat Ferit Paşa, bir beyanatında, doğuda Ermenilere toprak verilebileceğinden bahsettiği vakit Erzurum Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti bu düşünceye karşı hemen harekete geçmişti.
Sayfa 244Kitabı okudu
Reklam
Türkiye'de yapılan mitingler ve toplantılar arasında İstanbul'dakilerin ayrı bir yeri vardır. Çünkü İstanbul, resmen olmasa bile fiilen İtilaf Devletlerinin işgali altında idi. Ancak, ne limanda demirlenmiş bulunan büyük düşman donanmasının şehre çevrilmiş olan toplarının korkunç namluları, ne de İstanbul sokaklarında tüfeklerinin ucunda parlayan süngüleriyle dolaşan Müttefik askerleri, vatanlarından bir parçanın kopup gitmesi karşısındaki duygularını dile getirmek isteyen İstanbul halkını, coşkun bir sel hâline gelmekten men edebildi. Böyle olduğu içindir ki, İzmir'in işgalini izleyen günlerde İstanbul'da toplantılar ve mitingler yapıldı, eğlence yerleri ile okullar ve ticarethaneler üç gün kapandı, 17 Mayıs'ta da üniversite öğrencileri ile yüksek okullar öğrencileri, İzmir'in işgalini protesto etmek maksadıyla, derslere girmediler. Üniversite profesörleri de 18 Mayıs 1919'da Doktor Besim Ömer Paşa'nın başkanlığında toplandılar ve heyecanlı konuşmalar yaptılar. Profesörlerden birisi "Heyecanlarımızı ya vatana parçalar zammettiğimiz, ya vatandan parçalar ayırdığımız zamanlara saklarız" dedikten sorara "Bağımsız bir millet için, icabında esir olmamak üzere, kuvvetlerini kullanmak lazımdır; bu vesile ile başlanması tabii olan mücadelenin başına darülfünunun (üniversite) geçmesi" gerekir diye kesin konuştu.
Sayfa 232Kitabı okudu
124 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
SELENİZM
Atakan Ay
Atakan Ay
SELEN CUMHURİYETİ... Eşi benzeri olmayan hayaller ülkesinin kraliçesi. Merhaba millet nasılsınız? Bugün sizlere Atakan Ay kaleminden Selenizm kitabı ile geldim. Bu gerçek aşk ile harmanlanmış Çok güzel ve temiz saf duygular ile yazılmış kitabı tavsiye ederim. Böylesine gerçek sevenler kaldı mı diye düşünmeden edemedim. kitabı okurken bu güzel dizelerin yazılmasına sebep olan kadını ister istemez biraz olsun kıskanmıyor değil hani insan. Mesela "Sen benim bu dünyada ki ölümsüzlüğüm, bu karanlık evrende tatlı dünyansım." Bu nasıl güzel bir aşk böyle dedirtti. Ve bu tüm sözlerin adandığı Yaprak Saçlı kadını aşırı merak ediyorum. Tarifi zor büyük hisli duygularla yazılan eserde aşkın, özlemin, hasretin, umudun, hayallerin büyük aşk ile kalemden dökülen kelimeleri çok akıcı ve yormayan bir dille okuyup bitirdim. Bir kahve eşliğinde okuyacabileceğiniz türde olan kitaba kesinlikle bir şans verilmeli... Kitap kapağına bayıldım Gerçek Aşk'a inanıyor musun? Mutlu okumalar Ben yalnızlığı bilirim, geceler boyu kırk kat yorgan altında tir tir titreyerek üşümeyi bilirim. Ben yağmur altında el ele tutuşarak yürümeyi değil, yalnız sokaklarda sırılsıklam âşık olmayı bilirim. Evet belki sana kavuşamadım ama sevdana kavuştum. Belki aynı yastığa baş koyamadım ama aynı sevdaya seninle baş koydum. Oysa hiç sarılmamıştık bile birbirimize, nasıl bu kadar çok sevdik birbirimizi... Belki seninle yaşayamadım ama yanındakilere inat ben seni yaşadım. Sana uzaktan iyi geceler öpücüğü veremediğimi zannetme. Ben seni kelimelerimle öpüyorum.
Selenizm
SelenizmAtakan Ay · X On Kitap · 011 okunma
Millet, insanı herkesten iyi anlar, dünya kurulduğundan bu yana insanoğlu insanoğlunu tartmıştır. İnsanoğlu, insanoğlunu bildiği kadar hiçbir şeyi bilmez.
Kızlarını okutmayan millet, oğullarını manevi öksüzlüğe mahkum etmiş demektir, hüsranına ağlasın.
Reklam
İngilizler aflarını isteyenlere versinler mösyö, affı zalimler değil, mazlumlar verir. Çanakkale'de dövüşürken ne asi ne esirdik. Namuslu bir millet gibi dövüştük, öldük, öldürdük. Ne zamandan beri ve hangi milletle savaşılır da mağlup olduğu zaman ona katil denilir?"
Atatürk'ün katafalkının Meclis binasının önündeki konumu, cumhuriyetin demokratik niteliğini temsil etmesi açısından yukarıda tartışılmıştı. Bundan daha önemlisi, katafalk Meclis binasına girişi engellemiyordu: Yan kanatları binaya girişe hala imkan sağlıyordu. Böylece, caddeye mümkün olduğu kadar yakın konumu ve Meclis'e girişi kapatmamasıyla, Taut'un katafalkının konumunun, demokrasi sürecinin devam edeceğini, engellenmeyeceği ya da kesintiye uğramayacağını ilan ederek Atatürk'ün ölümünün ardından oluşan havadaki belirsizliğe bir cevap olduğu söylenebilir. Ayrıca, Meclis binasına girişin açık kalması, millet yas tutuyor olsa da Atatürk' ün trajik ölümünden dolayı meclisin tamamen duraklamadığını ve duraklamaması gerektiğini sembolize ediyordu.
... Ülke içinde körüklenen bütün bölümlerin dayatılmış ve devletin İdeolojik aygıtları tarafından şişirilmiş bölümler olduğudur. Türkiye'de bütün millet aynı dertten muzdarip olduğu halde çatışmaya aday bir taraf ızdırabının kaynağında karşı tarafın bulunduğuna inandırılmıştır. Türkiye'de sağcı/ solcu, laik/anti laik, milliyetçi/ Beynelmilelci, doğucu/batıcı sahte bölümlenmelerdir.
1.000 öğeden 10bin ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.