. Milletimizin, kavi, mesut ve müstekar yaşıyabilmesi için, devletin tamamen millî bir siyaset takibetmesi ve bu siyasetin, teşkilâtı dâhiliyemize tamamen mutabık ve müstenit olması lâzımdır. Millî siyaset dediğim zaman,kasdettiğim mâna ve medlûl, şudur: Hududu milliyemiz dahilinde, her şeyden evvel kendi kuvvetimize müsteniden muhafazai mevcudiyet ederek millet ve memleketin hakiki saadet ve ümranına çalışmak... Alelıtlak tulü emeller peşinde milleti işgal ve ızrar etmemek... Medeni cihandan, medeni ve insani muameleye ve mütekabil dostluğa intizar etmektir. (Nutuk, ss. 434-437)
Mustafa Kemal, kendi inandığı ve savunduğu siyasî ilkeyi şu suretle belirtir: “(…)Milletimizin güçlü, mutlu ve devamlı yaşayabilmesi için, devletin tamamen millî bir siyaset takibetmesi ve ona dayanması lâzımdır. “Millî siyaset dediğimiz zaman, kastettiğim mana şudur: Kendi millî sınırlarımız içinde, her şeyden önce kendi gücümüze, kuvvetimize dayanarak varlığını muhafaza etmek suretiyle, millet ve memleketin hakikî saadet ve kalkınmasına çalışmak. Gelişigüzel uzun emeller peşinde milleti meşgul etmemek ve zarara sokmamak. Medenî cihandan, medenî ve insanî muamele ve karşılıklı dostluk beklemek…”
Sayfa 261 - Remzi Kitabevi, 1987Kitabı okudu
Reklam
Tamamiyle millî dehanın malı ve millî haysiyetin ilcası olan, Maraş gibi misalleriyle de teşkilâtla sevk ve idare kaynağından hiçbir selâm bile almamış bulunan Anadolu kıyamını, bir şahsa veya bazı şahıslar zümresine bağlamaya çalışmak, bu millete edilebilecek hakaretlerin en büyüğüdür. Bir şahısta veya bazı şahıslar zümresinde, o ân için, sadece bu millî ilcayı sezmiş olmak gibi hissi bir avantaj bulunabilir. Bu milleti nerede ve nasıl teslim alıp nerelere ve nasıl teslim ettiği bilâhare görülen ve en esaslı kast cepheleriyle şu anda mevzuumuzun netice kısmına bağlı bulunan bu (...) şahıslar zümresi, arsız çocuk denize dökülünceye kadar, asla müellifi olmadıkları, fakat dürüst bir mütercimi bulundukları Anadolu kıyamının ibda değerini, her şeyden evvel lütfen bu millete terk buyursunlar; ve millî dehayı bir ân için temsil etmek gibi, insanoğluna ebedlerce yetişecek bir şerefe razı olsunlar!
Şu da hatırdan çıkarılmamalıdır ki Türk milleti, Müslüman milletler de dahil olduğu halde, başkalarına antipatik gelen bir millettir. Bunun için Türk gençlerine sık sık geçmişi hatırlatıyoruz. Geçmişi hatırlamak yarını düşünmemek için değil, yarının geçmişe benzememesine çalışmak içindir. Dünkü gerçekler yarın da gerçek olabilir.
Atatürk'ün bilim, din ve eğitim karşısındaki görüşlerini şu üç alıntı en güzel bir şekilde özetlemektedir: “Eğitimdir ki, bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüce bir toplum olarak yaşatır veya bir milleti esaret ve sefalete terk eder." (Samsun, Eylül 1924) "Efendiler, dünyada her şey için, maddiyat için, maneviyat için, hayat için, muvaffakiyet için, en hakiki mürşit ilimdir, fen- dir; ilim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalâlettir. [...] Yalnız ilmin ve fennin yaşadığımız her dakikadaki safhalarının tekâmülünü idrak etmek ve terakkiyatını zamanında takip etmek şarttır. Bin, iki bin, binlerce sene evvelki ilim ve fen ve lisanın çizdiği düsturları şu kadar bin sene sonra bugün aynen tatbikata çalışmak elbette ilim ve fennin içinde bulunmak değildir." (Samsun, Eylül 1924) Atatürk'ün bu sözlerine paralel olarak ondan on yıl sonra büyük İngiliz matematikçi, mantıkçı ve filozof Bertrand Russell, 3rd Earl Russell, şunları söylemiştir: "Whatever knowledge is attainable, must be attained by scientific methods; and what sci- ence cannot discover, mankind cannot know." (=Öğrenilebilecek şeyler bilimsel yöntemlerle öğrenilmelidir; bilimin bulamayacağı bir şeyi insanoğlu bilemez.) (Russell, 1935, s.243.)
Sayfa 45 - İnkılap Kitabevi
Milletimizin kuvvetli, mesut ve istikrarlı yaşayabilmesi için, devletin tamamen milli bir siyaset takip etmesi ve bu siyasetin, iç teşkilatımıza tamamen uyması ve dayanması lazımdır. Milli siyaset dediğim zaman, kasdettiğim mânâ ve muhteva şudur: Milli sınırlarımız içinde, her şeyden önce kendi kuvvetimize dayanarak varlığımızı korumakla, millet ve memleketin hakiki saadet ve refahına çalışmak... Genel olarak, aşırı ihtiraslar peşinde milleti oyalamamak ve ona zarar vermemek... Medeni dünyadan, medenî ve insani muamele ve karşılıklı dostluk beklemektir.
Reklam
177 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.