“Validemin kaybından şüphesiz çok üzgünüm. O, artık bu toprağın altında. Fakat milli hakimiyet ilelebet devam edecektir. Milletin annesi benim annemdir.”
Sayfa 494Kitabı okudu
Diktatör Atatürk diktatör mü idi? Rejimine bakarsanız evet. Fakat ne mizacı, ne de ideali bakımından diktatörlük inançlısı değildi. Milli kurtuluş için şart saydığı inkılâplarının hürriyet içinde yaşayabileceğine güvenseydi, demokratik savaşçılığın zevklerini feda etmeyeceğine şüphe yoktu ... Atatürk, Hitler ve Mussolini gibi, demokrasiler aleyhine hicivler ve diktatörlük lehine methiyeler söylemiş değildir. Hususî meclislerinde dahi millî hâkimiyet davasına gönülden bağlı olduğu sezilirdi. Onun düşmanlığı, yobazlığa idi. Geriliğe idi. Türk şerefini düşüren ve Türklüğü gelişmeden alıkoyan kara ve karanlık gelenek ve göreneklere karşı idi.
Sayfa 599 - PozitifKitabı okudu
Reklam
İzmir mebusu Seyyid Bey (1873-1924) Hilafet ve hakimiyet-i milliye (yazar ismi belirtilmeden basıldı, 1923) kitabı ile Hilafetin mahiyet-i şeriyyesi adlı Meclis konuşmasında (1924. Aynı yıl kitap olarak da basıldı) hilafet müessesesinin karşısına milli hakimiyet ilkesine dayalı olarak geliştirdiği Meclis fikrini koydu, buna bağlı olarak da hilafetin kaldırılabileceğini, bu kaldırmanın dinen bir mahzur taşımadığını savundu. Daha da ileri giderek İslâm'daki biat müessesesinin, Hz. Osman'ın halife seçilmesinde görev üstlenen 6 kişilik heyetin... milli hakimiyetin, meclisin ve temsil yetkisinin İslâm'daki görünümlerinden başka bir şey olmadıklarını savundu. Devrinin önde gelen hukukçularından olan Seyyid Bey'in (bu sırada Adliye Vekilidir) adı geçen konuşması hilafetin kaldırılması konusundaki engellerin bir kısmını kesin olarak ortadan kaldırdı ve muhalefeti büyük ölçüde kırdı.
Sayfa 64 - İz YayıncılıkKitabı okudu
Çankaya Yolunda Hatıralar
Milli Hakimiyet rejimi, 23 Nisan 1920'de, eski bir siyasi partinin bir vilayet merkezindeki bu kulüp binasında kurulmuştur.
Sayfa 99 - Avrupalı Bir Laik Devlet ÇıkarmakKitabı okudu
Nutuk:
Osmanlı İmparatorluğu, padişah, halife, bu kelimeler boş laflardan başka bir şey ifade etmiyordu... Bu durumda verilecek bir tek karar vardı: Milli hakimiyet esasına dayanan kayıtsız şartsız bağımsızlığa sahip yeni bir Türk devleti kurmak.
"Annem, bu toprağın altında, fakat, Milli hakimiyet ilelebet payidar olsun. Beni teselli eden tek kuvvet bulur Milli hakimiyet ile ilelebet devam edecektir."
Sayfa 27 - Kırmızı Kedi Yayınevi, 7. BasımKitabı okuyor
Reklam
İstiklâl harbi'nin büyül dâhi komutanı, Türk köylüsünün sesini duydu
Milliyetçi hareketin fikri mahiyetini bu hareketin dâhi kahramanı birkaç tarihi hitabe ve beyannamesiyle mükemmelen tespit ve ifade etti. Gaye, Türk milliyetinin gerçekleşmesi, yani tam bağımsızlığı ve tam hürriyetiyle Türk milleti çoğunluğunun, yani köylünün hâkimiyet ve refahıdır. Türk milleti de artık büyük çoğunluğunun menfaatlerini yerli veya yabancı azınlığın menfaatlerine feda etmemek azmindedir. Milli cihadın gayelerinden birisi de işte budur: Türk köylüsü artık hakikaten hâkim ve efendi olmak istiyor. Milli cihadın Dâhi Kahramanı milletin bu iradesini derinden duydu ve açıktan ilan etti.
"Şapka kanunu 1925 yılı Kasım ayında Meclis'te müzakere (!) olunurken, hürriyet ve insan hakları adına, sadece bir kişi, Milli Mücadele kahramanı Nureddin Paşa, Bursa mebusu olarak, bu kanuna itiraz etmiş ve verdiği bir takrir ile şunları söylemiş; Böyle bir kanunun, Anayasa'daki "Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir. Her Türk hür doğar hür yaşar Şahsi masûniyet, vicdan, tefekkür kelâm, amel, temellük ve tasarruf... hak ve hürriyetleri Türklerin tabii haklarındandır. İşkence, esaret, müsadere memnudur. Hiç bir kimse, hiçbir fedakarlığa zorlanamaz... maddelerine aykırı olduğunu" ileri sürmüştü."
Sayfa 10 - Şule Yayınları | dipnotKitabı okuyor
673 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.